View Single Post
Eski 19-02-2009, 19:04   #3
angel67
Ağaçsever
 
angel67's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-12-2008
Şehir: zonguldak
Mesajlar: 78
Hiç bekleme çünkü kaybedeceksiniz.çanakkaleli ve o barayo bağlı mustafa öztok u bulun köktepe davasını a.i.h.m ye taşıyan ve kazandıran avukattır.bu ülkede haybiye hukuk mücadelesi vermeyin bence...20 hukuk dairesi vatandaşa değil devlete çalışır.

XII. Mülkiyet Hakkı
MADDE 35- Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
B. Medeni Kanun
38. Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri aşağıdaki şekildedir:
MADDE 683 § 1 – “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.”
MADDE 705 § 1- “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.”
MADDE 1007 § 1- “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
Bu kadar kanun karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafın’dan her hangi bir tazminat ödenmeksizin arazimizin ormanlık alan olarak nitelendirilmesinin, 1 No’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi uyarınca mülkiyet hakkına yönelik orantısız bir müdahale teşkil ettirmektedir. Aynı zaman da belge ve delillerin gizli olduğuna dair belgeleri hiçbir zaman belge ve haritalar mahallinde olmamış ve uygulanmamıştır. Bu şekilde yapılan tapu iptali veya geçersizliği ile sonuçlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin orman kanunu uygulaması’nın İnsan haklarına aykırı olan bir karara yol açmıştır. Bu nedenle’ de A.İ.H.S ’nin 6. maddesinin 1.fıkrasının da ihlal edilmiştir

31 Aralık 1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir kasaba ve Köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları, Orman sınırları dışına çıkartılır .Orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler Devlete ait ise Hazine adına hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler adına, hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılır. Uygumla kesinleştikten sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemi yapılır.”
6831 sayılı Kanun, 1744 (1973), 2896 (1983), 3302 (1986), 3373 (1987), 3493 (1988), 4079 (1995), 114 (1995), 4570 (2000) 4999 (2003), 5177 (2004), 5192 (2004) ve 5728 (2008) sayılı Kanunlarla birkaç kez değiştirilmiştir

6) Orman Bölge Müdürlüğünden, 4982 sayılı Vatandaşı bilgilendirme kanunu gereğince istediğimiz arazinin Orman vasfını gösterir 1962 tarihli kararını istediğimizde bizlere bu belgeleri verememekte ve karşımıza 1999 tarihindeki Yargıtay kararını göstermekle yetinmektedirler .Çünkü 1962 tarihindeki yani onların iddia ettikleri zabıtlarda arazinin orman sayılmayan yerlerden olduğu apaçık ortadadır.Hiç bir resmi belge sunulmadan arazinin orman vasfına sokulması devlet tarafından özel mülke işgali ve el koymasıdır.
Ayrıca orman vasfında olan bir arazi çevre ve doğanın korunmasını amaçlıyorsa ve bu yüzden tapu iptal edilmiş ise arazinin tamamının imara açılıp yapı ruhsatı verilerek toprak muhafaza karakterinin yüzlerce yıl beton la yok edilmesi yerel mahkemelerin taraflı ve siyasi bir karar vermiş olduklarını düşündürmektedir .Zaten imara açılıp inşaat ruhsatı verilen bir arazi orman vasfı olmayan yerlerdir.Buda demek oluyor ki mahkemeler tarafsızlıktan yoksun diledikleri gibi insanları mağdur edebilecek şekilde kararlar alabilmektedir.Buda mahkemelerin mülkiyet hakkının bu ülkede geçerlilik taşımadığının ifadesidir. Hususi ormanlar, Devlet’in kontrolüne ve denetimine tabiidir. Maliklerinin ise sınırlı bir düzeyde işletme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerlerdeki hususi orman alanlarında, orman sahipleri, arazinin yatay alanının yüzde altısını ( % 6) geçmemek üzere imar planlamasına uygun inşaat yapabilir.Oysa elimizden alınan mülk’ün tamamının imara açılması kanunlara aykırıdır.

7) Ulusal mahkemeler, arazi tarla vasfı alanı niteliğinde olmasına rağmen, ormanlık alan olarak nitelendirilmesi nedeniyle yaptığımız iptal başvurusunu reddetmiştir. Arazinin bu niteliği, Hazine tarafından ilk satışının yapıldığı 1965 yılında var olduğu gibi, bizzat bizim araziyi satın aldığımız 1966 yılında da devam etmiştir. Hukuken ve teknik olarak arazinin bu nedenle ormanlık alan olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Madem ki arazi ormanlık alan olarak nitelendirildi, Devlet’in kamulaştırma usulünü izleyerek bizlere tazminat ödemesi gerekmekteydi zira dava konusu sınırlama bir nev’i mülkiyetten yoksun bırakma niteliğindedir.
) 2 Mart 2006 tarihli ve 49908/99 başvuru numaralı Ansay-Türkiye davasında olduğu gibi mülkiyet hakkını kullanması hususunda yapılan basit bir müdahaleden ibaret olduğuna ilişkindir. Bu türden bir sınırlama sonrasında kendi arazimizi kullanmanın imkansız hale geldiği ve kullanılması halinde ise bunun cezai mahkumiyetle sonuçlanacağını ortadadır. Herhangi bir tazminat ödenmeksizin, dava konusu arazinin sınırlandırılması, de facto bir ihlal teşkil etmektedir ve mülkiyet hakkına yönelik orantısız bir müdahale niteliğindedir.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Eski İkinci Daire de görülen mülkiyet hakkı (başvuru no :35785/03) KÖKTEPE-Türkiye davasın daki karar bizlere yapılan haksızlığa emsal oluşturmuştur.

bu kadar kanun olmasına rağmen hiçe sayıyorlar..


Düzenleyen Yücel Özlem : 19-02-2009 saat 22:28
angel67 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön