View Single Post
Eski 24-11-2008, 21:17   #99
ilker_eroglu
Ağaç Dostu
 
ilker_eroglu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-07-2007
Şehir: İstanbul-Hadımköy
Mesajlar: 1,284
CMC tesislerinde bulunan atıl durumdaki variller, yaydıkları korkunç koku yüzünden her zaman dikkatimizi çekiyordu ama ne oldukları konusunda bir türlü yeterli bilgi sahibi olamıyorduk. İlk kez 1997 yılında CMC tesislerinde inceleme yapan Ege Üniversitesi Çevre Merkezi öncülüğündeki araştırma ekibi uyardı.

Varilleri görür görmez çılgına dönmüşlerdi. Gördüklerine inanamıyorlardı. Bir kısmı su içerisinde yüzer vaziyette, birçoğu da patlak ve içerilerindeki sarı renkli madde etrafa yayılmış halde yüzlerce varil etrafa saçılmış.

Kesin bir dille uyarıldık; Bunlara yaklaşmayacak hiç bir şekilde temas etmeyecektik.
Bizim gibi tesislerdeki sorumlulara da bu kimyasal maddelerin tehlikeleri anlatıldı ve kaldırılıp insan ve hayvan temasının engelleneceği, kuru ve temiz bir yerde gözetim altına alınmaları istendi. Bir süre sonra araştırmaya katılan hocalarımız raporlarını tamamlayıp gönderdiler.

Rapor kamuoyunda geniş yankılar uyandırmıştı. CMC tesisleri ve atık bölgelerindeki durum çok açık bir şekilde dile getirilmiş ve sadece bilimsel tanımlamalarla sınırlı kalınmamış herkesin anlayabileceği bir dille CMC gerçeği gözler önüne serilmişti.

Raporun altında Prof. Dr. Ümit ERDEM, Prof. Dr. Hans Günter BARTH, Prof. Dr. Ünal ALTINBAŞ, Prof. Dr. Emür HENDEN, Prof. Dr. Şevki FİLİZ, Prof. Dr. İsmail DUMAN ve Bergama köylülerinin avkatları Av. Senih ÖZAY ile Av. Erkan AVŞAR'ın imzaları vardı. Bir çalışmada bu kadronun yan yana gelebilmesi bile başlı başına bir olaydı.

CMC atıkları konusu bir daha hiç çıkmamak üzere kamuoyunun gündemine girmişti.
Raporda CMC arazisindeki kimyasallar da konu edilmiş ve bunların kanserojen maddeler içerdikleri yazılmıştı.

Kıbrıs Türk kamuoyu CMC arazisindeki kimyasallarla işte böyle tanışır.

Doğal olarak herkes tedirgin olmuştu, en başta da tesislerde çalışan işçiler. Yıllarca bu varillerin etrafında dolaşmışlar ve kendilerini uyaran olmamıştı.

Lefke Çevre Derneği ile Ege Üniversitesi Çevre Merkezi arasındaki işbirliği bundan sonra da artarak devam eder ve yaklaşık iki yıl sonra üniversiteden yeni bir araştırma ekibi Lefke'ye gelir. Bu kez ekipte Prof. Dr. Ümit ERDEM, Prof. Dr. Fethi DOĞAN, Prof. Dr. Ünal ALTINBAŞ ve Prof. Dr. Emür HENDEN vardı.

Geçen iki yılda pek bir şey değişmemişti. Her şey yerli yerinde duruyordu. Değişen tek şey CMC atıklarından sorumlu bürokratların bize karşı tutumuydu. İsteyenin elini kolunu sallayarak girebildiği tesislere bilim insanları ve Lefke Çevre Derneği üyeleri giremezdi. Ümit hoca başkanlığındaki ekip her biri kendi alanında otorite sayılan uzmanlardan oluşuyordu.

Emür hoca kimya, Fethi hoca halk sağlığı, Ünal hoca ise toprak su uzmanı idiler. Ekip tesislere giremese de çevreden taşıyabilecekleri kadar toprak, su ve bitki örneği alarak üniversiteye dönerler ve bugün sahip olduğumuz en değerli verileri bizlere sağlarlar.

Kısa süre sonra bu kez Fethi hoca raporunu gönderir. Bizi çok konuşuyoruz diye cezalandırıp tesislere sokmayanlar da korkmuştu.

Tesislerde çalışan tüm işçiler "sıkı bir sağlık kontrolünden" geçirilirler, kan örneklerine kadar alınıp tahlil edilir. Sonunda işçiler tek tek çağrılıp hiç bir rahatsızlıklarının söz konusu olmadığı kendilerine açıklanır. Ama tuhaf bir şekilde iki bekçinin dışında tüm işçilerin tesislerdeki görevlerine son verilir ve çeşitli devlet dairelerine dağıtılırlar. Kimisi odacı olur kimisi postacı. İşçilerden birinin atıklardan kaynaklandığı düşünülen sağlık problemi raporlarda konu edilmiş olmasına rağmen bugüne kadar bu işçi ile ilgilenen olmaz.

Artık basında CMC tesislerindeki kimyasal maddeler sürekli konu olmaya başlamış, Lefke Çevre Derneği her fırsatı değerlendirip konuyu gündeme taşımaya başlamıştı. Ve nihayet konu Bakanlar Kurulu'nun gündemine getirilir. 15 Eylül 1999 da toplanan Bakanlar Kurulu ilginç bir karar üretir. Karar aynen şöyle:

KARAR NUMARASI : E-1715-99
LEFKE'DEKİ C.M.C TESİSLERİNDE BULUNAN KSANTAT (KİMYASAL MADDE) DOLU VARİLLERİN ÜCRETSİZ VERİLMESİ:
(Önerge No: 1695/99)

Bakanlar Kurulu, Gemikonağı-Lefke adresinde olup C.M.C Tesislerinde bulunan 250 varil Potasyum Amil Ksantatın bulunduğu yerde tehlike arz ettiği, süratle oradan uzaklaştırılması gerektiği, Sağlık ve Çevre Bakanlığı yetkililerinin de ayni yönde görüş ve talepleri olduğu, bahse konu Ksantatların satışının da mümkün olmamasını dikkate alarak, uygun bir firmanın çıkıp talep etmesi halinde, ücretsiz olarak verilmesi için, Ekonomi ve Maliye Bakanlığı'nın yetkilendirilmesini onayladı. (15/9/1999)"



İsteyene bedava kanserojen madde

Bakanlar kurulu kararından bir gün sonra Çevre Bakanı gazetelere verdiği demecinde "Çevre konusunda ciddiyiz ancak devletin gücü CMC'yi temizlemeye yetmez" diyordu (16 Eylül 1999/ Kıbrıs). Bakanın açık sözlülüğüne diyecek yok ama ortada niyetin de olmadığı artık ispatlanmış bir gerçek. Ne yazık ki devletin gücü birkaçyüz vareli bile temizlemeye yetmiyor.

ve koruma altındakiler!

Bakanlar Kurulu kararından üç yıl sonra durum eskisiyle kıyaslanamayacak kadar kötü bir hale gelmiş, kısmen kapalı ortamda bulunan 200 den fazla varilin içerisinde bulundukları binaların demiri çeliği sökülerek satılmış, variller, yağmur, güneş ve rüzgar altında açık arazide çürümeye terk edilmiş, duvarları yıkılıp yağmur suları ile havuz haline gelen laboratuarlardaki kimyasal variller suda yüzer hale gelmiş. Tüm engellemelere rağmen fotoğraflarını çekebildiğimiz sayıları yüzü geçen varil ortadan kaybolmuş, onlarca varil dozerlerle sürüklenip parçalanmış içerikleri etrafa dağılmış, tesislerin güneyinde bugüne kadar varlığından haberdar olmadığımız tonlarca kimyasal madde korundukları bina sökülünce açığa çıkmış. Bu kimyasallardan kurtulmak için ateşe vermişler ama sadece ambalajları yanıp içerisindekiler etrafa saçılmış.
Bu liste daha uzar gider.

Bakanlar Kurulu kararı birçok kez gazetelerde imalı esprilere neden olmuştu. "Zehirli variller bedava" türünden manşetler gazetelerimizde sıkça kullanıldı. Ama ne ciddi eleştirilere hedef olmak ne de espri konusu olmak kimseyi rahatsız etmedi. Kıbrıs Türk basını birçok kez suç duyurusunda bulunurmuşçasına "Bakanlar Kurulu kararına uyulmadı" başlıkları ile yayın yaptı ama kimse oralı bile olmadı.

CMC arazisindeki kimyasallar birçok bilimsel rapora da konu oldu. Bu raporların sonuncusu kamuoyu tarafından UNOPS raporu olarak bilinen rapordur. 2001 Ocak ayında araştırmaları başlanan ve Haziran ayında hazırlanan rapor, bir kopyası da Lefke Çevre Derneğine verilmek üzere CD halinde Çevre Dairesine verilir. Ama tüm ısrarlı taleplerimize rağmen rapor bize verilmez. Yaklaşık bir yıl boyunca bu raporun peşinde koşarız. Sonunda Kıbrıs'taki bilim çevreleri bu raporu elde eder ve bir öğretim görevlisi kopyalayıp bir kopyasını da bize gönderir. Raporu okuyunca ona ulaşmanın neden bu kadar zor olduğunu da anlarız!

Yakarak yok etmeye çalışmışlar...
CMC Tesislerindeki Kimyasal Maddelerin Miktarı

KKTC Bakanlar Kurulu'na miktarı "250 varil potasyum Amil santat" olarak bildirilen kimyasal maddelerin tam miktarı bilinmemektedir. Bu konuda Bakanlar Kuruluna verilen bilginin de eksik olduğu Çevre Dairesi Müdürü'nün açıklaması ve UNOPS'un sayımları ile belgelenmiş oldu.

UNOPS raporu için yaptığı sayımda, Cohen'in bulguları şöyledir:

"Bakır Flotasyon Ünitesi'nin kuzey doğusu (açık alanda), Yaklaşık 150 varil Ksantat (Amyl Xanthate), binanın güneybatısında 50 - 75 varil Flocculant (N-200 ), ayrıca içeriği yağ olan 10 dan fazla varil binanın kuzeydoğusunda açık alanda ve birçoğu patlak ve içerikleri toprağa karışmış olarak bulunmaktadır. Flotasyon Ünitesinin içerisinde ise , içeriği Ksantat, Flocculant ve Pine oil olan 50 den fazla varil atıl vaziyette bulunmaktadır. Yol üzerinde 20 varel Flocculant. Kimya Deposunda ise, yaklaşık 50 varil ve çoğu Flocculant içeren kimyasal madde bulunmaktadır."

Öte yandan Çevre Dairesi Müdürü Ertan Öztek'in UNOPS a verdiği bilgide ise CMC tesislerindeki kimyasal maddeler ve miktarları şöyledir: " 14 varel Pine Oil, 100 varil Na Nitrite, 100 varil Floucculant ve 15 tanesi kısmen boşalmış 130 varil ksantat ( Xanthates).

Yani Çevre dairesi toplam varil sayısını 344 olarak verirken, Cohen yanlarına çok fazla yaklaşamadığı varilleri 330 ile 355 arasında bir rakam olarak bulgulamıştır.

Bu sayımın üzerinden bugüne kadar yaklaşık bir yıllık bir zaman geçmiştir. Bir ay kadar önce bizim yaptığımız sayımda ise varillerin miktarı yaklaşık olarak 272 civarında çıkmıştır. Bizim sayımımıza göre şu an tesislerde bulunan variller ve yerleri şöyledir:

Yıkılan foltasyon ünitesinin dışında iki farklı yığından birinde 32 diğerinde ise 90-100 civarında, yine ayni yerde ezilip parçalanıp dozerle sürüklenerek bir araya toplanmış yaklaşık 25 adet varil. Ayni binanın doğu kısmında molozlar altında 3 adet ve orta bölümünde 13 adet, binanın batısında ise 59 adet. Flotasyon havuzları yanındaki yıkılan binada, daha önce hiç bir sayıma girmemiş su içerisinde yüzer vaziyette 40 adet. Kesin sayım yapmak koruyucu elbiseler olmadan mümkün olmamakla beraber yine de 50 civarında varilin eksik olduğu ortadadır. Bunu eskiden çektiğimiz fotoğraflardan da görebilmekteyiz. Yıllardan beridir yağmur ve güneş altında bulunan ve paslanan yüzlerce varilin bir kısmı patlamış, erimiş halde de olsa bu kimyasallarla dolu idi ve ve bu varillerin ne boş olanları ne de dolu/kısmen dolu olanları ortada yoktur.

UNOPS raporuna göre Tesislerde kullanılan ve bir kısmı bugün tesislerde bulunan ve bazılarının da bulunma ihtimali olan kimyasal maddeler şunlardır:

1- Sodium Cyanide -NaCN
2- Sulfuric Acid - H2SO4
3- Sodium Sulfide - Na2S.9H2O
4- Potassium Ethyl Xanthane
5- Sodium Ethyl Xanthane
6- Carbon Disulfade
7- Pine Oil
8- Superfloc HX-300
9- Trichloroethylene
10- Arocholor 1254 (PCB)

UNOPS raporuna göre bugün tesislerde bulunmayan ama tesislerde kullandığı
bilinen kimyasallar ise:

1- Sodium Isopropyl Xanthate ; 1974 Öncesi CMC tarafından Bakır Flotasyon Ünitesi'nde kullanıldı.

2- Potassium Amyl Xanthane ; 1974 Öncesi CMC ve 1980 sonrasında Komtex tarafından
Bakır Flotasyon Ünitesi'nde kullanıldı.

Öte yandan, CMC'nin müdürlerinden Robert J. Hendricks 1956 yılında yazdığı bir raporda flotasyonda kulandıkları kimyasalları şöyle sıralar.

1- Sapinol
2- Amyl Xanthate
3- Lime

CMC'nin Kullandığı ve 1975 de bölgeyi terk ederken birkısmını tesisler içerisinde atıl durumda bıraktığı kimyasallardan başka bir de 1985 yılından sonra Komtex isimli şirketin bıraktığı kimyasal maddeler de vardır. 1980 sonrası bir süre CMC tesislerinde sorumlu olarak çalışan Nükleer Mühendis Mehmet Özerkman, 24/02/1999 tarihinde Kıbrıs gazetesine verdiği demeçte, 1980 sonrasında Kometex firmasının tesislere 300 varil potasyum email ve hidroklorit asit getirildiğini bunların birkısmının kullanıldığını, kalanların çok tehlikeli olduklarını ve yanlarına bir metreden daha fazla yaklaşmamak gerektiğini bildiriyordu.

Carbon Disulfat. ( C-S2 )

Soyum Ksantat, kendisi de insan sağlığı açısından tehlikeli maddeler sınıfına girse de bu maddenin su ile temas etmesi durumunda çok daha tehlikeli bir gaz olan karbon disülfat açığa çıkar. Bu yüzden CMC atıkları konusunda UNOPS ve UNDP için rapor hazırlarken, Dr. Harvey A.Cohen, karbon disülfatı da CMC tesislerindeki tehlikeli maddeler listesine dahil etmiştir.

Karbon disülfat'ın solunması durumunda, kendini kaybetme derecesinde titreme, nefes darlığı, kasların çalışmaması ve ölüme kadar gidebilen sağlık sorunları ortaya çıkar. Buharı gözler için yakıcı olan karbon disülfatın, deri üzerinde de ciddi yakıcı etkisi vardır ve deriye teması halinde şişmeler olabilir. Devamlı olarak karbon disülfat buharına maaruz kalan insanlarda merkezi sinir sistemi bozukluğu, ayaklardaki kaslarda zayıflama, yorgunluk, kaşınma, uykusuzluk gibi anormallikler görülür.

Karbon disüfat'ın çevresinde çalışan insanlarda kalp rahatsızlıkları, görme ve işitme sorunları ortaya çıktığı bilinmektedir. Yine karbon disülfat ile temas halindeki kişilerde üreme organlarında sorunlar olduğu ve cinsel isteksizlik başladığı, erkeklerde sperm sayısında azalma, kadınlarda ise adet düzensizliğine yol açtığı gözlemlenmiştir.

Sodyum etil ksantat.

(Sodium Ethyl Xanthane)-(Sodium xanthogenate, Sodium ethyl dithiocarbonate)
Sodyum Etil Ksantat, göze temas etmesi halinde hafif ve orta derece yanmaya neden olur. Deri üzerinde de orta derecede yakıcı etkisi vardır.

Sodyum Etil Ksantat'a uzun süre maaruz kalan insanlar ve hayvanlar üzerinde hiç bir araştırma yapılmamıştır. Diğer ksantat ürünleri ile hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde bu maddelerin merkezi sinir sistemi bozuklukları, ciğer ve böbreklerde ciddi rahatsızlıklara yol açtığı saptanmıştır.

Bu maddelerin kapalı, iyi havalandırılmış, soğuk ve kuru yerlerde muhafaza edilmesi, ateşten uzak tutulması ve ambalajlarının elektriklenmeye karşı topraklanması ve taşınırken veya ellenirken toz çıkarmamaya dikkat edilmesi gerekmektedir.
(UNOPS raporundan çeviren Tamer Dayıoğlu)

Sodyum Siyanür. ( Sodium Cyanide -NaCN )
CMC, Sodyum Siyanürü altın madeni çıkardığı dönem olan 1932-1942 yılları arasında kullanmış ve siyanürlü atıkları yoğun olarak denize bırakmıştır. Bu atıkların yaklaşık 30,000 ton civarında bir bölümü Gemikonağı Tesislerinde bulunmakta, 150 varellik (yaklaşık 30 ton) siyanür stokunun akibeti ise tam olarak bilinmemektedir. Siyanürün asitle temasında zehirli gaz ürettiği bilinmektedir.
Siyanürün Sağlık Üzerindeki Etkileri.
Yüksek miktarda siyanür, insan sağlığına çok zararlıdır.Yüksek seviyede siyanür içeren havayla kısa süreli temas; beyinde, kalbte hasara neden olur ve komayla ölüm meydana gelebilir. Düşük seviyede Asiyanürle uzun süreli temas sonucunda; soluma güçlüğü, kalb ağrısı, kusma ,kanda değişiklikler, başağrısı ve tiroid bezinde genişleme meydana gelebilir. Fazla miktarda siyanür alan kişilerde, derin ve kısa soluma, konvulsiyonlar (nobetler), bilinç kaybı gibi semptomlar ortaya çıkabilir ve ölümle sonuçlanabilir. Yüksek kan siyanür düzeyi olan kişilerde, el ve ayak parmaklarında güçsüzlük, yürüme zorluğu, şaşılık, sağırlık ve tiroid bezi fonksiyonlarında azalma gibi tehlikeli etkiler görülmektedir. (Dr. Armağan Karal'ın yayınlanmamış çalışmasından.)

Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.
CMC maden atıklarının rehabilitasyonu konusuna sivil toplum örgütleri geniş bir dayanışma örneği yaratarak müdahale etmediği sürece bürokratlar bizlerle alay etmeye devam edecekler. Küçük bir arşiv çalışması bile bu iddianın hiç de temelsiz olmadığını kanıtlamaya yeter. İşte son üç yılda CMC atıklarının temizlenmesi için başlatılan çalışmalar konusunda basına yapılan açıklamalardan seçmeler:

"Sağlık ve Çevre Bakanı, CMC tesislerinin de büyük bir çevre sorunu olarak karşılarında durmakta olduğunu belirtti. CMC ile ilgili birtakım adımlar atmalarına karşın olayın boyutlarının çok büyük olduğunu anımsatan Bozkurt, bilinçli hareket ve adımlarla zaman içerisinde sorunu çözüp Lefke bölgesinin bu çevre kirliliğinden kurtarılacağına olan inancını dile getirdi..."(6 Haziran 2000 Kıbrıs)

"...CMC atıkları gibi çevre sorunlarına işaret eden Bozkurt, bunları süreç içinde çözmek için çalışmalar başlattıklarını..."(7 Haziran 2000-Kıbrıs )

"...bu tesis şimdilerde bölge için büyük tehlike arz ediyor. Lefke Tanıtma Derneği de bunu devamlı gündemde tutuyor. Zaman zaman fazla abartılıyor, ancak onların da haklı olduğu yanlar var. Daire olarak biz de geçtiğimiz günlerde CMC'ye yönelik uzmanlar bazında bir çalışma başlattık. Çalışmalarımız uzun süreli ve CMC'nin ortadan kaldırılmasına yönelik olacak..."(Çevre Dairesi Müdürü'nün açıklaması, 21 Ağustos 2001-Kıbrıs)

"...CMC ile ilgili çalışmalar aralıksız sürüyor: Çevre Koruma Dairesi Müdürü, değişik alanlardaki proje ve çalışmaların sürdürüldüğünü ve sürdürülmeye devam edeceğini ifade ederken CMC konusuna da değinerek bununla ilgili çalışmaların UNOPS'un da katkılarıyla aralıksız sürdüğünü bildirdi. Öztek, "Birinci aşaması tamamlanan projemizin ikinci aşaması olan kısa vadeli tedbirlerin hayata geçirilmesi ve analiz planının uygulanması için yapılan çalışmalar son aşamasına gelmiş ve yaz ayları içerisinde de uygulamaya geçilecektir" dedi..."( 6 Haziran 2002 -Kıbrıs)

"...Atıkların çevreye yayılmasını durduracağız..."( Çevre Dairesi Müdürü, 8 Haziran 2002 Kıbrıs)

Projeler ve vaatler uzar gider, Gazetelerde sık sık "Nihayet, CMC temizleniyor, CMC ye ilk kepçe, Çalışmalar sürüyor diye başlıklar atılır ama her seferinde kendimizi başladığımız yerde buluruz.


SON REHABİLİTASYON ÇALIŞMALARI

CMC atık havuzlarının patladığı, Bakanlar Kurulu kararına rağmen kimyasal maddelerle ilgili hiç bir önlem alınmadığı haberleri Haziran ayı boyunca gazetelerde çoğu kez manşetten işlenmeye başlayınca hemen önlem almak için girişimler de başladı. Aslında patlayan 17 numaralı atık havuzu ile ilgili ilk haberler Ocak 2000 tarihinden beridir gazetelerde yayınlanıyordu. Bu havuzun yüzey alanı 70.000 metrekaredir ve patlağı 3 yıl önce kamuoyuna haber veren Lefke Çevre Derneği yaptığı ölçümlerle bu sürede havuzda ortalama 1.5 metreye yakın çökme olduğunu tespit etti. Bunun anlamı 150-200 bin ton atığın Lefke deresi yolu ile denize ulaştığıdır.

Aradan geçen 3 yıllık zaman süresince önlem almayı aklından bile geçirmeyenler, kamuoyu baskısı karşısında hemen harekete geçerler. Rehabilitasyon için 3.900.000.000 TL kaynak ayrılır ve çalışmalar başlar. Gemikonağı CMC tesisleri 725.000 metrekare tesisler bölgesi ve 841.000 metrekare atık havuzları bölgesi olmak üzere 1.5 milyon metrekareden büyük bir alandır ( 156.6 hektar). Atık havuzları bölgesinde toplam 12 atık havuzu içerisinde 10 milyon ton civarında maden atığı vardır. Bugünün şartlarında 100 metrekarelik bir konutun sıradan tamiratı için bile 4 milyar TL komik bir rakamdır. Yani sonucun nereye varılacağı işin başından belli idi.

Öte yandan felaketin boyutlarını tanımlamaya yönelik ciddi hiç bir girişim de sökonusu değildir. Bugüne kadar CMC atıkları ile ilgili araştırmalardan elde edilen verilerin büyük kısmı Lefke Çevre Derneği'nin son derece kıt imkanları ile yaptığı ve yapılmasına öncülük ettiği çalışmalardan elde edilmiştir. Devlet birimlerinin içme ve sulama sularına ilişkin birçoğu tartışmalı analiz raporları dışında göze çarpan tek çalışma K.K.T.C Çevre Koruma Dairesi Müdürlüğü tarafından 28/10/1999 Tarihinde K.K:T.C. D. Lab. Yaptırılan 89/99-2440 Numaralı Bitki Analiz Raporudur.

Bu rapordaki veriler de çok çelişkili olduklarından raporun altına Radyasyon ve Çevre Analizleri Şube Amiri Halil Çağnan imzası ile şu not düşülmüş; "Bir analiz sonucu ile genel bir yargıya varılamaz... Numuneler alınırken homejen bir karışımdan alınmadığı için, iki numuneye bitkinin değişik organları değişik oranlarda alınmıştır. Bunun neticesinde bazı metal sonuçları birbirinden farklı çıkmıştır." Ama hiç kimse araştırmayı tekrarlama görevini üstlenmez.

Bugün bu konuda elimizdeki sağlıklı veriler Lefke Çevre Derneği'nin daveti ile ülkemize gelen Ege Üniversitesi Çevre Merkezi araştırmacılarının yaptıkları analizlerden elde edilmiştir. Devlet tarafından yaptırılan bir diğer araştırma ise Lefke Bölgesindeki toprakların iz element tablosudur. Bu çalışmanın da Lefke Bölgesine özel yapılmadığını, tüm ülkede yapılan genel bir çalışmanın parçası olduğunu biliyoruz. Eğer ortada başka birşey varsa onlar da kamuoyundan saklananlardır.

İşte bu düzeydeki "bilgi birikimi" ile başlayan rehabilitasyon çalışmaları, kamuoyunun bilgisine getirilen heyecanlı açıklamaların arkasında tam bir rezalete dönüşerek devam eder.

Çalışmalar iki koldan ilerliyordu. İhaleyi alan As-Con firması, 17 numaralı havuzu iki farklı kanalla diğer havuzlara bağlarken, Su İşleri Dairesinin dozeri de ne işe yaradığı belli olmayan bir kanal açmakla meşguldü. Kamuoyuna bu kanalla CMC arazisine su girişinin engelleneceği açıklanmıştı. Oysa CMC arazisi zaten su girişi engellenecek şekilde yapılmıştı. Araziye su sadece iki yerden giriyordu. Bunladan biri güneyden gelen toprak yoldu. Yaklaşık 500 metre kanal kazılır ama bu yol hariç. Son haftalarda yağan yağmur suları buradan yine atıklara ulaşabildi. Sunun girdiği diğer yer ise, arazisini su basmasın diye bir üreticinin yıktığı ve buradan suyu atıklara yönlendirdiği 17 numaralı havuzun güneyidir.

Buraya da 4-5 kepçe toprak koyup sorunu giderdiler. As-Con ise her biri 20-30 metrelik iki küçük kanal kazıp işini bitiriverdi. As-Con'un bir diğer görevi de varellerin konacağı pirit havuzunu temizlemekti. Daha iş bitmeden ödenek bitiverdi. Ödenek yetersizliğinden adım atamaz hale gelen şirketin bazı işleri kendi imkanları ile yapma çabası (Havuzlardaki suyun boşaltılması gibi) faydasız girişimlerdi. Zaten sonuç başından belli idi.

Yıllardan beridir bu konuda yaşanan ciddiyetsizliklerin bilincinde olarak durumu değerlendiren Lefke Çevre Derneği, devlet birimlerinin bu kez de gelenekselleşmiş politikalarını terk etmeyecekleri, yani sorunu uyutup unutturmaya yönelik bir dizi göstermelik işin dışında birşey yapmaya niyetleri olmadığı kararına varmıştı. Zaman bizi yanıltmadı. Kamuoyuna verilen umut bizim en azından bir süre susup izelemizi gerektiriyordu. Bölgede ciddi çalışmalar olduğuna herkesi inandırmışlardı. Bir de ne yalan söyleyeyim bu kez en azından 300 civarındaki kimyasal madde dolu varel sorununu hallederler diye düşünmüştük. En azından bu olsun yanımıza kar kalırdı. Biz de yanıldık.

Varelleri CMC pirit yüzdürme havuzlarından birinin içine gömme kararı almışlardı. Beton havuzun içini boşaltmaya başladıklarında itiraz ettik. Bu işler böyle olmaz, atık gömmenin de bir standardı var diye. Gerekli testleri yapmadan gömme işlemine geçmeyecekleri sözünü verdiler. Sözlerinde de durdular. Basından öğrendiğimize göre testlerin sonucu olumsuz çıktı. Ve 18 Ekim tarihli Kıbrıs Gazetesinde İçişleri Köyişleri ve İskan Bakanı'nın açıklamasına göre temizliği yapılan havuz bu iş için uygun bulunmadı ve yeni alternatifler aranmaya başlandı.

Rehabilitasyon için çalışmalar 15 Ağustos 2002 tarihinde başlamıştı, İki ay sonra 18 Ekim tarihinde hiç de süpriz olmayan açıklama geldi, "yeni alternatifler aranacak". Bugün 19 Kasım ve hala alternatif aranıyor. Öyle görünüyor ki biz sesimizi çıkarmadığımız sürece aramaya devam edecekler.

ilker_eroglu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön