View Single Post
Eski 19-11-2008, 15:03   #26
denizakvaryumu
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
WEDIG’lerin, dünyanın bu köşesinde yaşamaya karar vermelerinin ana nedeni, permakültür uygulayabilecekleri bir hektarlık alanla tesadüf eseri, ama doğru zamanda karşılaşmalarıydı. Hayalleri, permakültür ilkelerini, bu alanda zor toprak koşullarına rağmen hayata geçirmekti. Buraya ilk geldiklerinde, “orman bahçe” planlarını duyan komşuları onlarla, “Bu kumlu toprakta bir şey bitmez” diyerek dalga geçmişlerdi.

Permakültür, 1970’li yıllarda, iki Avustralyalı’nın yaşam felsefesini de kapsayan bir tarım anlayışı olarak gelişti. Bill Mollison ve David Holmgren permakültür üzerine yazdıkları ilk kitap yayınlandığında, okurlardan gelen olumlu tepkilere ve genel ilgiye çok şaşırmışlardı. Permakültür tanımları aslında Fukuoka’nın The One Straw Revolution adlı eseri üzerine kuruluydu: Doğaya karşı değil, doğayla çalışan bir tarım kültrünün benimsenmesi. Burada, doğa korumaya önce yakın çevremizden, yani yaşadığımız ev ve bahçeden başlamamız gerektiği mesajı veriliyordu.

Permakültür dört temel prensibe dayanıyor:

• Toprağın sürülmemesi. Toprağı sürmek, burada yaşayan canlılara zarar veren en önemli unsurlardan biri.

• Kimyasal gübrelerin kullanılmaması. Bunun yerine, toprağı oluşturan bitki ve hayvanların toprağı üretmelerini sağlamak.

• Yararsız otların sürülerek veya kimyasal ilaçlarla ayıklanmaması. Yararsız otların kullanılması; doğal yollarla kontrol altına alınması veya ara sıra kesilmesi.

• Herhangi bir kimyasal maddeye bağımlı olmamak. Özellikle böcekler, hastalıklar ve yararsız otların kendi kontrol mekanizmaları vardır. Bırakın bu mekanizmalar çalışsın, siz sadece yardımcı olun.

Bu prensipler az enerji gerektiren ve hatta gerekli enerjiyi kendi kendine üreten bir sistemi sağlıyor. Permakültür, tüm canlı varlıklar için sürdürülebilirliği olan; bütünleyici ancak, sürekli değişen sistemini ayakta tutmayı amaçlıyor. Permakültür İngilizce’de ‘permanent’(sürekli/süregelen) ve ‘agriculture’ (tarım) kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Temelinde, ekolojinin prensipleri ve enerji akışlarının etkin şekilde kullanıldığı bir arazi planlaması yatıyor.

Permakültürde, uygulanacak tüm alan bölgelere göre algılanıyor ve doğal geçişlerle ayırılıyor. Bu, araziyi farklı bitki ve hayvanların ziyaret ihtiyacına göre tasarlamayı kolaylaştıran bir çalışma. Swalmana’da, Wedig’lerin evi ve en çok kullanışı olan yakın çevresi birinci bölgede yer alırken, evden uzaklaştıkça ve arazilerinin dışında yer alan ormana yaklaştıkça dördüncü bölgeye geçiliyor.

Bahçede, yerdeki çim dışında her şey, bu sıcakta bile yeşil kalabilmeyi becermiş. Başlangıçta birbirlerinin gölgeleri altına ekilmiş sebzeleri, rengarenk çiçekler ve meyve ağaçları arasında fark etmiyoruz. Her çocuğun hayali (ve içimizdeki çocuğun da!) salıncak ve çeşitli yerlere gizlenmiş ufak heykelciklerle burası, sebze bahçesinden çok bir botanik bahçesini andırıyor. Minik domates serasının arkasından kaz sesleri geliyor. Bir kaçını tilkiler alıp götürmüş geçen kış.

Bahçedeki ekili alan, toprağı korumak ve daima verimli bir toprak sağlamak amacıyla, malç (mulch) denilen bir tabakayla kaplı. Malç, bitkilerin köklerini sıcaktan korumak ve yararsız otları önlemek amacıyla yere serilen kuru ot ve yapraklardan oluşuyor. Wedig’leirn bahçesini kaplayan malç, 3. ve 4. bölgedeki yararsız otlar ve saman karışımından elde ediliyor. En az 5 cm. kalınlığında, toprağı örtecek şekilde yayılan malç tabakasını, daha sonra da gazete ve kartonlarla kaplamak gerekiyor. Bu toprağın nemini kaybetmesini önleyerek dekompozisyonu hızlandırıyor; ayrıca istenmeyen otlar, gazete ve karton tabakasına takılarak büyüyemiyor. Malç permakültürün “kutsal suyu” sayılabilir. Wedig’ler, komşularının “başa çıkamayacaklarını” düşündüğü toprağı malç sayesinde verimli hale getirmişler.

Permakültür toprağa ilk uygulanacağı zaman, gazete ve kartonlara küçük delikler açılarak patates ekilmesi gerekiyor. Patateslerin kök ağı toprağı derinden işlemeye yardımcı oluyor. Patates hasatından sonra, arazi herhangi bir ekime hazır duruma geliyor. Permakültür, monokültürün (büyük alanda tek tip ürün yetiştirme) aksine farklı bitki birliklerini de teşvik ediyor.

Wedig’ler, bahçe tasarımını, ürünlerin toprağı en etkin şekilde kullanmaları amacıyla yapmışlar. Örneğin, mısır ve fasulyeler yan yana ekilerek, hem kökleri toprak altında farklı yerleri işgal ediyor, hem de mısır, fasulyeye doğal bir değnek sağlıyor. Bitki birlikleri, güneşi de en iyi şekilde değerlendirmek için tasarlanmış:

“Orman bahçe”de, armut ve elma ağaçlarının gölgesini tercih eden çalılık ve küçük ağaçların altında otsu bitkiler yetişiyor. Ayrıca, birbirlerine mineral, azot dengesi gibi farklı yönlerden yardımcı olabilecek bitki birlikleri de göz önünde tutuluyor. Örneğin, sebze bahçesinde bitki kurtlarını engelleyen kadife çiçekleri ekiliyor.

Herald Wedig, bahçede gördüğümüz her şeyin ilginç bir öğrenme sürecini kapsadığını, sabır ve gözlemlemeyle pekiştiğini söylüyor.

Permakültür, Wedig’lerin yaptığı gibi, bir ailenin ve sevdiklerinin ihtiyaçlarını (buna bahçeyi bir çeşit doğa rezervi gibi kullanan yaban hayat da dahil) karşıladığı gibi, daha büyük tarım arazilerinde de uygulanabilen bir yöntem. Özellikle de Swalmen gibi zorlu toprak koşullarında ve tatlı su sorununun olduğu tüm bölgelerde permakültür prensiplerinin çok iyi işlediği görülüyor. Değişik ürün çeşitlerinde, birim başına elde edilen toplam verimin monokültür hasatlarına göre çok daha yüksek olduğu da ispatlanmış.

Diğer Yenilikçi Yöntemler

Ekolojik tarım deyince çoğumuzun aklına en basit, en katıksız tarım şekli geliyor.

Permakültürün yanı sıra, Hollanda’da daha yenilikçi bazı yöntemler de uygulanıyor. Hollanda’nın her yerinde görülebilen seralar bile, gün geçtikçe artan ekolojk sebze talebine ayak uydurmaya çabalıyor. Sera sahipleri bazı araştırma fonları sayesinde seralarını değiştiriyorlar. Örneğin, Rood van Schie çiftliğindeki salatalık ve biber seralarına belirli kuş türlerini salarak, uçan böcekleri kontrol altında tutuyor. Bir yandan da seralarına koyduğu bir örümcek türü sayesinde, diğer sürünen böcekleri ilaçlamaya ihtiyaç duymadan, verimli bir hasatı garantiliyor.

Bir diğer yenilikçi uygulama ise ekolojik tarım arazilerinde Coğrafik Bilgi Sistemlerinin (GIS) kullanımı. Hollanda’nın yüzde 60’ı denizden kazanılmış topraklar üzerine kurulu (polder’ler). Çok emek verilerek getirilen veya yaratılan bu değerli toprakların sağlığı ve sürdürülebilirliğini sağlamak için, 1980’lerde Hollanda hükümeti, ekolojik yöntem uygulayan çifçilerin buraya taşınmasını desteklemiş.

Jaap Korteweg gibi bu bölgede çalışan çiftçiler, GIS traktörleri kullanarak tarlalarında her zaman aynı tekerlek izlerinden geçmeyi hedefliyorlar. Bu sayede topraklarının sıkışmasını ve sürülmesini önlüyorlar. GIS kullanımının bir diğer avatajı ise detaylı şekilde hasat miktarını ölçerek, eksik olan gübrelemeyi sağlamak. Bütün bu yöntemler belki de tarımda uzay çağı çiftçiliğinin habercisi olabilir!

________________________________
http://www.bugday.org/article.php?ID=138

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön