Konu: Hassoman
View Single Post
Eski 18-02-2008, 12:53   #1
malina
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Hassoman

Agaclar.net'e geliş maceranız nasıl oldu?

Yanlış anımsamıyorsam, güllerin budanması konusunda işe yarar bilgiler ararken tam bunaldığım sırada agaclar.net’e rastladım. Sonra diğer konulara göz atayım derken bir baktım üyesi olmuşum bile…

Burada neler öğrendiniz?

Her şeyden önce burada doğaya karşı gösterilen ilgi ve özende yalnız olmadığımı gördüm. Bitkiler dünyasının, uğraşın ötesinde bir yaşam biçimi, bir yaşam felsefesi olduğunu öğrendim. Bunun dışında toprağı hazırlamaktan, bitki dikmekten, aşılamadan , çeliklemeden, tohum almaya kadar; tohumdan, çiçekten, hasada kadar pek çok teknik bilgiyi öğrendim... Bunların dışında ayrıca bitkilerle ilgili kültürel anlamda entelektüel bilgiler de edindim.

Diğer üyeler sizden neler öğrendi?

Aslında elimden geldiği kadar ve yeri geldiğince bilgi ve düşüncelerimi paylaşmaya çalıştım, çalışıyorum… Ha, üyeler benden ne öğrendi? İşte sanal alemin kötü yanlarından biri de bu olsa gerek. Arkadaşlarımdan neler öğrendiğimi biliyorum; Buna karşılık onlara ne öğrettim bilemiyorum. Ama olsun, şöyle bir çıkarsama beni rahatlatıyor nasıl olsa: ‘Ben onlardan bir şeyler öğrendiğime göre, onlar da benden bir şeyler öğrenmiştir…’ Neler bunlar derseniz somut olarak şudur diyemeyeceğim…

Sizi tanıyalım

Eskişehir doğumluyum. agaclar net’in yaş ortalamasından haberim yok, ama bu ortalamanın hayli üzerinde olduğumu biliyorum. Ama seviyorum bu hâlimi.

Gençliğim Eskişehir’de geçti, Ankara’da bitti. 1976 yılından beri Ankara’dayım. Anayasal bir denetim kuruluşunda denetçi olarak görev yaptım.

Hani Orhan Veli demiş ya,

‘Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.’ diye…

Ben de güneşli güzel bir bahar sabahı çalıştığım odanın penceresinden dışarı bakarken , ‘Burada ne işim var benim…’ diyerek ani bir kararla 2003 yılında emekli oluverdim. Şu anda bir medya sitesinde ve bir prestij dergisinde haftalık-aylık yazılar yazıyorum.

Zamanınızın ne kadarını bitkilere ayırıyorsunuz?

Zamanımın çok önemli bir bölümünü diyebilirim. Çünkü, Ankara’daki evimin, Eskişehir’de anamla babamın evinin ve Ören’deki yazlığımın bahçesi var. Ölçek olarak çok büyük sayılmasalar da genel bakımları benim elime bakıyor. Baharla başlayan atak, kış ortalarına kadar sürüyor. Ama bu durumdan asla yakınmıyorum. Aksine çok hoşnudum halimden.

Agaclar.net'te "şu da olsaydı" ya da "olmasaydı iyi olurdu" diyebileceğiniz neler var?

İçtenlikle söylüyorum, sitenin var olan konularının bile hepsine yetişemiyorum. Şu olsaydı dediğim olmadı hiç. Olsaydı konuyu açardım zaten. Olmasaydı dediğim bir iki konu ise, bakıyorum, bayağı ilgi görüyor. O zaman, ‘ben yanılmış’ olmalıyım demekten başka seçeneğim kalmıyor…

Diğer üyelere ne tür önerileriniz olabilir?

Bazı arkadaşlarımızın hiç araştırma yapma gereği duymadan, hemen o anda, akıllarına ne gelirse çalakalem soru yönelttiklerini, ya da yorum yapmaya kalkıştıklarını görüyorum. Üstelik sorularının yanıtı öncesinde verilmiş, daha önce konusu edilmiş, benzer yazılar çıkmış... Bu nedenle azıcık özen gösterilsin demekten başka hakkım yok.

Bir de yönetimden gelen uyarılara karşı tuhaf bir alınganlık gösterilerek savunmaya geçiliyor. Eleştirilmeyi ya da uyarılmayı bir hakaret olarak algılayanlar bile çıkıyor. Yönetimin karşılıklı tartışmalara girişmesini de anlamıyorum. Her yorum yayınlanacak diye bir kural yoktur. Site amacına aykırı olan yorumlar yönetim tarafından silinir… Eğer demokratik olma kaygısı varsa özel mesajla kişiye neden silindiği bildirilir. Galiba her üyenin yazdığı yorumun aynen yayınlandığı ender sitelerden biri agaclar.net

Bitkilerle ilgilenmek sizi nasıl etkiliyor? En çok ilgilendiğiniz türler hangileri?

Bitkilerle olan ilişkim bir aşk gibi desem abartmış mı olurum bilmiyorum. Bazen birbirimizle kavgalı oluyoruz. İçlerinden karşılıksız aşklar yaşadıklarım bile var. Hâttâ içlerinde beni terk edenler bile oluyor. O zaman kendimi ihanete uğramış gibi hissediyorum. Örneğin, gözünün içine baktığım; üç yıldır aramızın çok iyi olduğu ‘Ağlayan kalpler - Dicentra spectabilis’ beni terk etti. Ama çoğunluğuyla iyi sevişiyoruz.

İlgilendiğim türlere gelince:
Baharın müjdecisi olduklarından mıdır nedir, soğanlı bitkilere karşı özel bir ilgim var. Bir de kişiliğime uygun oldukları için çalılara karşı da öyle ve Viking Efsanesine göre ilk kadın olan (Havva’nın karşılığı) sarmaşıklara…

Bitkilerle ilgilenirken yaşadığınız en ilgi çekici, trajik ya da komik olay hangisi?

Hemen şu anda aklıma geliveren iki olay var.

Birincisi bozkır içinde yalnız bir ağaç resmi çekmek için Polatlı taraflarında bir buğday tarlasının içine girmiştim. O sırada havlayarak üzerime gelen bir kangal köpeği tarafından bir-bir buçuk saate yakın esir alındım. Buğday tarlasının ortasında öyle karşılıklı oturduk. Çünkü, ayağa kalkıp yürümeye kalkışınca hırlamaya başlıyordu. Sonunda atlı köy korucusu imdadıma yetişti… Korkumdan o anı fotoğraflamak aklıma gelmemiş…

Bu anıma trajikomik denebilir belki. Ama diğeri bana göre dramatiktir.

Söğütözü’nde oturduğum günlerde Armada, ATO binaları yoktu, Aşti ise hizmete açılmamıştı henüz. Özellikle bahar aylarında inanılmaz bir kır havası yaşıyorduk. İnsanlar piknik yapmaya gelirdi. Yavaş yavaş binalar çoğalmaya başlayınca sadece yaban hayvanlarının değil, kır çiçeklerinin de yapılaşmadan kaçtığını fark ettim. Bunun üzerine Söğütözü’nde tükenmekte olan son kır çiçeklerinin fotoğraflarını çekmeye başladım. Başardım da. Bir sabah yine çiçek fotoğrafları çekerken şimdiki ATO binalarının olduğu yerdeki tarlada beyaz gelinciklere rastladım. Sanki bir mucizeyle karşılaşmıştım. Heyecanla fotoğraflarını çekmeye başladım derken iki poz sonrası filmim bitti. (O zamanlar dijital makineler hayal bile değildi). Ertesi gün film alıp koşa koşa beyaz gelinciklerin yanına vardığımda birileri tarafından koparılmış olduklarını gördüm. O beyaz gelinciklerin (aslında tam beyaz da değildi ama beyazdı işte) fotoğraflarını tekrar çekmek için tam bir yıl sabırsızlıkla bekledim; ama o tarla kazıldı ve benim beyaz gelinciklerimin üzerine ATO binaları dikildi… Ben ki her sonbahar Söğütözü kır çiçeklerinin tohumlarını alıp Temelli’de çayırlara serpen adamdım. Ama bu beyaz gelinciklerin izini böylece kaybetmiş oldum. Ben de kalan ise fotoğraf makin emin son iki karesine sığdırılmış görüntüleri oldu.



Foruma katıldıktan sonra ileriye dönük planlarınızda değişiklikler oldu mu?

Bahçemle (bahçelerimle) ilgili bazı ufak projelerim var-dı. Ama geçen yaz ki susuzluk tehdidi ve susuzluk yüzünden bahçemdeki emeklerimin tarumar olması canımı çok sıktı. Bu yüzden kafamda şekillenmiş pek çok fikir olmasına rağmen proje falan yapmıyorum… Bahçe umuduyla emekli olan birinin yaşadığı düş kırıklığını varın siz düşünün artık..

Agaclar.net toplantılarına katılıyor musunuz? Gözlemlerinizi yazar mısınız?

Sadece Anıtkabir toplantısına katılabildim. Oradaki arkadaşlarla daha önce karşılaşmamış olsam da aralarında pek yabancılık çekmedim. Çünkü sonuçta ortak paydalara sahiptik. O kısacık zaman dilimi içinde bile inanılmaz bir bilgi alış verişi oldu aramızda. Agaclar.net’i bir aile olarak gördüm. Sanırım, en büyük yararı da bu olsa gerek.

Bitkilerle ilgili yararlandığınız ve önereceğiniz kitaplar hangileri?

Bitkilerle ilgili kitaplarım var elbette ama sayıları az. Kimisi burada, kimisi yazlıkta… Size onlardan değil de elimde olan enfes bir kitapçıktan söz etmeliyim: Bir kadın dergisinin 1949 yıllığı!.. Adı: ‘EV*İŞ 1949’. 12 sayıdan oluşuyor. Her sayısında dönemin kadınlarına mutfak, giysi, beden bakımı ve güzelliği, pratik bilgilerin yanı sıra bahçe ile ilgili bölüm de var.. Orada yazılanları keyifle okurum zaman zaman.

Anabritanica Ansiklopedisi botanic konusunda fena değildir.
Bunları geçiyorum. Önereceğim gerçek bir hazine var!

Bilim Teknik Dergisi, 1 Ekim 1967 ve Aralık 2005 tarihleri arasında çıkmış olan 457 sayının tamamını kapsayan CD eki… 2006 yılı içindeki sayılarının tamamı iise geçen yıl, 2007 yılı içindeki sayılarının tamamı da bu yıl içinde yine CD eki olarak verildi. İçlerinde bilim ve teknikle ilgili bilgilerin dışında gıda, tarım, toprak, bahçe, bitki, ağaçlar ve benim için ayrıca önemi olan Türkiye florası üzerine yapılmış bilimsel yazılar, fotoğraflar yer alıyor… Hepsi ve daha fazlası bu CD’lerin içinde. Tükenmemişse TÜBİTAK’tan edinilebilir. www.biltek.tubitak.gov.tr

Doğa ve çevre ile ilişkisini örnek aldığınız ya da örnek diye gösterebileceğiniz insanlar var mı?

Bu alanda bir- iki popüler isim yok değil. Ama, Eylemci Bergama Köylüleri kendime örnek aldığım, başkalarına örnek olarak gösterebileceğim insanlar olmayı hak ediyor. Yalnız bir kötü tarafları var benim için. Her defasında onlar kadar aktif olamadığım için kendimden utanmama neden oluyorlar…

Üye olduğunuz diğer forumlar hangileri? Agaclar.net'i onlardan ayıran özellikler ne?

İlk kez bir forma üye oldum. Bir konuda araştırma yaparken pek çok formu incelemek zorunda kalıyorum elbet... Bu nedenle her şeyden önce burada Türkçe yazım kurallarına gösterilen titizliği diğerlerinden ayıran en önemli özellik olarak görüyorum ve alkışlıyorum. Bitkiler dünyasında aranılan hemen hemen her bilgiye rahatlıkla ulaşılabiliyor. Bir bilgi sorulduğunda üye arkadaşların çabaları gerçekten takdir edilmeyecek gibi değil. Bazen üyelerden öyle sorular geliyor ki, hemen ardından yanıtlar peşinen gelince, ‘Eyvah, buna yanıt veren olmayacak galiba’ diye gereksiz yere kaygılanmış olduğumu görüyorum.

Bitkilerle ilgili mesleki bir eğitim aldınız mı? Almak ister misiniz?

Hayır almadım. Elbette almak isterdim. Yerel yönetimlerin kursları oluyor. Ama zamansızlık…

Zamanınızın ne kadarını agaclar.net'e ayırıyorsunuz?

Konulara ve elbette mevsime göre değişiyor. Bazı konuların tartışması, ya da bilgi paylaşım süreci uzun sürebiliyor. Böyle konular olduğunda hayli uzun süre kalabiliyorum. Ancak yaz aylarında kışın olduğu kadar zaman ayırdığımı söyleyemem…

Bitkilerden başka ilgilendiğiniz neler var?

Gerçekten hayat insanı rahat bırakmıyor. Sürekli ilgi bekleyen huysuz bir yanı var. Bu huysuzluğunu giderdiğinizde sizi mutlu etmede çok cömert davranıyor. Bu işime geldiği için her şeyiyle ilgileniyorum. Yazmak, okumak, izlemek, fotoğraf çekmek, yemek yapmak, alkollü-alkolsüz içecekler denemek, insanlarla konuşmak, hayvanlarla oynaşmak, deniz kıyısında yürümek, orman içlerinde kaybolmak, güzellikleri paylaşmak, sevgisizlikten uzak durmak, çirkinliklerin ve kötülüklerin üzerine gitmek vs vs…

Bitki, tohum, çelik paylaşımlarına katıldınız mı? Neler düşünüyorsunuz?

Tek hazırlıksız olduğum konu bu oldu. Çünkü elimde paylaşacak tohum ve çelik olmadığı için karşılık veremeyeceğim için katılmadım. Ama bu yıl tohum edindim ve bir-iki bitki çelikledim. Umarım mahcup olmam da paylaşmanın, üleşmenin sevincini yaşarım…

Forumdaki hangi üyeler sizi olumlu yönde etkiliyor, neden?

Bu soru türü en ürktüğüm türlerdendir. Dedikoduyu çok sevdiğimizden midir nedir, baş başa kalındığında fısıltıyla verebileceğimiz isimleri açıkca söyleyemeyiz. Ama, ‘Özellikle sevdiğim bir üye var ve insanı olumlamasını çok iyi biliyor desem…’ eminim bir çok üyenin aklından bir çok isim geçer. Bu da siteye emeği geçen pek çok insanın var olduğunu gösterir. Bu iş zaten ekip işi... Bu nedenle isime gerek yok gibi. Çünkü, siteyi amacı doğrultusunda götüren, işini ciddiye alan böyle bir ekip var ve çok başarılılar.

Gönüllüsü olduğunuz Sivil Toplum Örgütleri var mı? Hangileri?

Gönüllü olarak çalıştığım bir demokratik kitle örgütü yok. Özürüm ise geneleksel özürden ötürüdür. Zamanım yok!.. Bir de ciddi bir güven sorunum var… Ancak, çevre ve doğayla ilgili her toplantı, panel ve seminere koşa koşa gidiyorum. En son 5 Ocak 2008 tarihinde Balıkesir-Burhaniye’deki, “Kazdağları ve Madra Dağı Çevre Platformu Toplantısı’na katılmak üzere yolculuk biletlerimi almıştım. Derken ortalığı kara kış kapladı. Beni düşünen ve o günlerde beni seven bir dostum sağolsun beni gitmekten vazgeçirdi. Gitseydim, hasta ve perişan bir vaziyette döneceğim kesindi…

Doğa ve çevre konularında yapılan protestolara aktif olarak katılır mısınız, katılmak gerekir mi?

Ah işte, karakterime uygun olduğu için midir nedir, protestoları pek severim. Çünkü ne yazık ülke olarak demokrasiye giden taşlı, dikenli, tümsek yolları bir türlü aşamadık. Ortada hukuk kararları olmasına rağmen, akla (usa) giden yolun bir olmasına, hakların kutsal ve dokunulmaz olduğunun bilinmesine rağmen kendilerini yasaların üstünde görerek bildiğini okumaktan çekinmeyen kişi ve kurumlar hâlâ var ne yazık ki.. Hukuksuzluğa, haksızlıklara demokratik yollarla ses duyurmaya çalışmak gerçekten zordur. Özveri ister… İşin ucunda polis copu, göz yaşartıcı bombalar riski de var üstelik… Buna rağmen (yasal olan) protestoların hepsine katılmaya çalışıyorum ve katılmak gerektiğine de inanıyorum. Başka bir yol bilen varsa söylesin…

TV ve radyoda bu konuları işleyen programları yeterli buluyor musunuz, nasıl olmalı?

Bu konuları derken protestolardan söz ediyorsanız basın-yayın genellikle haber değeri yok diye bakıyor. Yok doğa ve çevreden söz ediyorsanız, sokakta mikrofon uzatılan herkes, ‘Belgesel yayınlarının azlığından, Eğitici programların yokluğundan’ yakınıyor. Ancak radyo ve TV programlarının izlenme oranlarına bakıldığında ne yazık bu yakınmaların samimiyetsiz olduğunu, çünkü çoğunluğun şikayetçi olduğu programların izlenme rekorları kırdığı görülüyor. Rağbet edilen bu programlar elbette belgesel ve eğitici programlar değil.

Şu ironiye bakar mısınız? RTÜK tarafından sakıncalı görülen programları yayınlayan kanallara, ‘belgesel yayınlama’ cezası verilmekte!.. Belgesel yayınlama cezası!.. Güler misiniz, ağlar mısınız?

Ben burada başka bir şey demek istiyorum. Günümüzde basın-yayın ve internet yoluyla her isteyen, istediği programları ve belgeselleri izleme olanağına sahiptir. Bu yüzden bu tür program yayınlarının geniş kitlelere nasıl izlettirmek gerekirden daha çok bu konularda belgesel çekmeye, program yapmaya gönül vermiş, emek ve zaman harcamaya hazır olan kişilerin projelerine nasıl destek olmak gerekir onu tartışmak gerekir. Çünkü iyi şeyler yapıldığında nasıl olsa o iyi şeylere karşı ilgi de olacaktır.

Hobi bahçeleri hakkında neler düşünüyorsunuz?

Bahçe işi aslında hobi değildir. İştir!.. Hobinizi ‘dur bakalım şimdi sırası değil…’ diyerek istediğinizde erteleyebilir, istediğinizde ilgilenebilirsiniz. Ama bahçe işi ilginin sürekli olması gereken bir uğraştır. Elinize ve insafınıza bakan taşından, toprağından, gübresinden, otundan, çiçeğinden, ağacından, börtü, böceğine kadar bir dolu canlı cansız varlıktan sorumlu olduğunuzu bilmelisiniz. Bahçe, bir çocuğun bıktığı zaman bir köşeye atıvereceği bir oyuncak değildir.

Bütün bunları niye söylüyorum. Bizde uygulanan hobi bahçeciliği, önce büyük bir istek ve hevesle başlanıp, bir süre sonra azaba dönüşünce bırakılıp kaçılan uğraştan öteye geçmiyor. Ancak, profesyonellerin disiplini, gözetimi ve desteğiyle ciddi bir projeye dayalı olarak yapıldığında iyi sonuçlar alınacağından eminim. Özellikle emekli çiftlerde..

Sormadığımız ama eklemek istediğiniz diğer şeyleri yazabilirsiniz.


Dergi konusunda sorularınızı beklerdim.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön