View Single Post
Eski 29-09-2020, 12:07   #173
Doku_Kültürcü
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 11-02-2007
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,126
Doktora ünvanı olan bir ziraat mühendisiyim. Doktora eğitimimin başlarında (2000 yılı gibi), aynı bölümde eğitim aldığım bir arkadaşım var. Daha önce, Antalya'da Bayındır Holding'e bağlı Bayındır Tarımın seralarında mühendis olarak çalışmış. Bayındır Holding, işe eleman alırken zeka testi yapıyor dedi. Güzel de, niye diye sordum. Bayındır Holding'in asfalt şantiyesinde çalışan bir işçi, asfalt eritme kazanındaki asfaltın eriyip erimediğini kontrol etmek durumundadır. İşçinin yapacağı şey, gidip termometreyi kontrol etmek. Ama, işçi, normal bir insanın yapması gerekeni yapmaz. Eritme kazanına gider, kapağı açar, kafasını içeriye uzatıp içine tükürür. Tükrüğün, yüksek sıcakta erimiş olan asfalt maddesine teması neticesinde patlar. Kaynar asfalt işçinin yüzüne yapışır. Arkadaşım, bu türden olayların önüne geçmek için zeka testi yapıyorlar dedi.
Bir kaç sene önce, lisans eğitimi alırken sınıf arkadaşım olan bir ziraat mühendisi ile karşılaştım. Aldığı çelikleri köklendirme hormonuna batırmış, sonrada perlit içerisine, sisleyici sistemi bulunan seraya dikmiş. Bütün çelikler öldü, dedi. Hormon olarak ne kullandın diye sordum. 2,4D ester formülasyonu kullanmış. Ot öldürücüsü kullanmışsın, çeliklerin ölmesi kaçınılmaz, dedim. Niye, oksin değil mi, siz doku kültüründe kullanmıyor musunuz ? diye sordu. Doku kültürünün koşulları farklı, bitkinin ihtiyaç duyduğu bütün makro-mikro elementler, aminoasitler, vitaminler ve şekeri ortama steril olarak koyuyoruz. 2,4D'nin sentezini engellediği vitamin ve aminoasitler ortamda bulunuyor. Çelik alıp 2,4D'ye daldırıp diktiğinde bu maddeleri sağlamadığın için bitkilerin ölüyor, küçük bir bilgiyle düz mantık yapma hatası yapmışsın dedim, çok bozuldu.
Jeofizik Mühendisi Prof.Dr. Celal Şengör, Kanal İstanbul'un, yapılması halinde bir faciaya neden olacağını belirten konuşmasını televizyondan izledik. Uyaran kişi jeofizik profesörü, "inadına yapacağız" diyenin ise diploması sorgulanır durumda. Yanlış hesap Bağdat'tan döner ama cezasını biz çekiyoruz. Geçilmeyen köprünün parasını, kullanılmayan hava alanının parasını biz ödüyoruz. Niye? Çünkü devlet ihale açarken kullanım garantisi veriyor. Geçilmezse kalan kısmını devlet ödüyor. Biz de devlete ödüyoruz.

Liyakatın yerlerde süründüğü, torpili olanın, parası olanın (devlet parası olan Araplara mülk satın almaları durumunda vatandaşlık veriyor, google çeviriden çevirtin okuyun) https://www.imtilak.net/articles/tra...uying-property her kapıyı açtığı çok kötü bir dönemden geçiyoruz. Rahmetli babam hâkimdi. Sırasıyla Van-Çatak, Mersin-Gülnar, Kayseri-Bünyan, Elâzığ, Bolu ve İzmir illerinde hâkimlik yaptı. 1996 yılında İzmir'de emekliye ayrıldı. 2018 yılında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, çiçeği burnunda hâkim Gonca Hatinoğlu'nu Elâzığ'a atadı. Babam, Elâzığ'a atandığında 10 yıllık hâkimdi ve yasal olarak dokunulmazlığı bulunan Hakimler Yüksek Kurulu'nun dokunulmazlığını kaldırtmak için uğraşmış, bunu başarmış ve Hakimler Yüksek Kurulu'nu mahkemeye vermiş durumdaydı. Bu nedenle, meslekdaşları arasında ürküten bir lâkabı vardı. Gonca Hanım, 20 gün sonra tekrar atandı. Bu sefer, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu liyakatsizliğin dibini kazıdı ve 15-12 sene boyunca isabetli karar oranları %90'lar mertebesinde bulunan hâkimlerin atandığı Yargıtay Tetkik Hâkimliğine atadılar. Gelen tepkiler üzerine de "Eş durumundan böyle atadık" yalanına sığındılar. Eşleri öğretmen olan pek çok hâkim tanıdığımız var, hiç biri böyle ballı bir atama yaşamamış hatta eşinin görevi nedeniyle gittikleri mahrumiyet bölgesinde koşullar nedeniyle evladını toprağa gömüp bağrına taş basıp yoluna devam etmek durumunda kalan insanlar var.

Bunları niye yazdım? Her şeyin para, her şeyin mal-mülk olduğu bir dönemdeyiz. Parayı bastıranın ÇED raporunu aldığı, bu rapora imza atan akademisyenlerin varlık içinde yüzdüğü bir dönemden geçiyoruz. Ne yazık ki bazı insanlar oy sandığına gidildiğinde, futbol takımı tutar gibi parti tutuyor. Memleketin durumunu düşünmüyor. İki sene önce bir yakınım Karadeniz turuna gitmişti. Rize'de çay üreticileri, çayın para getirmediğinden yakınmışlar. Tura katılanlar, "Beter olun, sizin yüzünüzden bütün Türkiye çekiyor" tepkisini vermişler. Aklımızı çalıştırmazsak, az bilgiyle çok iş çevirmeye kalkarsak, yüzü yanan işçiden, çelikleri kuruyan ziraat mühendisinin akıbetinden farklı bir durumda olmayacağız.

Doku_Kültürcü Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön