View Single Post
Eski 04-02-2020, 09:10   #168
Portakal Rengi
Ağaç Dostu
 
Portakal Rengi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-02-2018
Şehir: Muğla
Mesajlar: 713
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Eomer07 Mesajı Göster
Kanal İstanbul projesi "eğrisiyle doğrusuyla" gayet "medeni" bir biçimde tartışılmaya devam ediyor. Tartışmaya emekli büyükelçilerimiz de imzaladıkları bir bildiriyle katkıda bulundular. Önce şaka sandım ama maalesef altına imza atmışlar.

Bildiri şöyle;

“Montrö Sözleşmesi’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkenin askerden arındırılmış, uluslararası yönetime ve denetime bırakılmış son parçası üzerinde mutlak egemenliğini tescil eden belgedir.

Montrö, Boğazlar üzerinde yüzyıllar süren ve Osmanlı Devleti’nin ortadan kalkmasına varan tarihi sürecin tekrarlanmasını önleyecek dayanağımız, kozumuzdur. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir.

Montrö, Rusya’nın da güvenliğinin temel bir belgesidir. Rusya, 1936’nın koşullarında, zamanın Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa ve Dünya siyasetindeki konumu, ağırlığı ve güvenilirliği nedeniyle güvenliğini Türkiye’nin ihtiyarına ve kararına bırakabilmiştir. Ancak, Sözleşme’nin imzasını takiben, Boğazlarda daha fazla söz sahibi olabilmek için Türkiye’yi ikili bir yardımlaşma anlaşması yapmaya zorlamak istemiştir. Atatürk, İnönü ve T. Rüştü Aras, Montrö varken başka anlaşmaya gerek olmadığı ve Montrö’yü tartışmaya açmanın, Türkiye’ye kazandıklarını kaybettireceği düşüncesi ile bunu kabul etmemişlerdir. Rusya, Boğazlar üzerindeki iddia ve beklentilerinden bugün de vazgeçmemiştir.

Montrö Sözleşmesi’ne taraf olmayan ve Sözleşme’yi Karadeniz’e dilediği gibi çıkmasının önünde engel olarak gören müttefikimiz ABD, yıllardır Montrö’yü ortadan kaldırmaya veya kendisinin de taraf olacağı yeni bir sözleşme yapılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Kanal İstanbul ve ÇED Raporu’nda sözü edilen Çanakkale Kanalı, ABD’nin Montrö’yü tartışmaya açmak amacına hizmet edecektir.

Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması, Türkiye’ye bütün bu kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik, kısacası gerçek bir beka sorununa yol açacaktır. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul’dan vazgeçilmelidir.”

Alıntıdır.


Giriş paragraflarında Montrö Sözleşmesi'nin öneminden bahseden büyükelçilerimiz sonraki paragraflarda işi kahvehanede duyabileceğiniz komplo teorilerine bağlamışlar ve yıkıcı bir şekilde bildiriyi tamamlamışlar.

Peki gerçekten İstanbul'a bir kanal açılması Amerikan Donanması'na Karadeniz'e istediği gibi girip çıkma yetkisi verecek, Türkiye bir anda kendini bir Rus-Amerikan savaşının ortasında bulacak ve tarih olup gidecek mi?

Öncelikle konuya Montrö Sözleşmesi açısından bakalım. Montrö Sözleşmesi'nin tam metnine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

http://sam.baskent.edu.tr/belge/Montro_TR.pdf

Montrö'daki Boğazlar tanımı Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı'nı kapsamaktadır. Boğazlardan Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin askeri gemilerinin giriş çıkışını düzenleyen maddeler 14. ve 18. maddelerdir.

"Madde 14

İşbu Sözlesme'nin 11. maddesinde ve III şayili Ek'inde öngörülen koşullar dışında,
Boğazlar'da transit geçiste bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek
(tavan) toplam tonajı 15.000 tonu asmayacaktır.
Bununla birlikte, bir önceki fıkrada belirtilen kuvvetler dokuz gemiden çok gemi
içermeyeceklerdir.
Karadeniz'e kıyıdaş olan ya da olmayan Devletlerin, 17. madde hükümleri uyarınca
Boğazlar'daki bir limanı ziyaret eden gemileri bu tonaja katılmayacaktır.
Geçiş sırasında bir avaryaya uğramış olan savaş gemileri de bu tonaja katılmayacaktır; bu
gemiler, onarım sırasında, Türkiye'ce yayımlanan özel güvenlik hükümlerine bağlı
tutulacaklardır.

Madde 18

1. Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletlerin barış zamanında bu denizde bulundurabilecekleri
toplam tonaj aşağıdaki gibi sınırlandırılmıştır.
a) Aşağıda b) paragrafında öngörülen durum dışında, sözü geçen Devletlerin toplam
tonajı 30.000 tonu asmayacaktır;
b) Herhangi bir anda, Karadeniz'in en güçlü donanmasının (filosunun) tonajı işbu
Sözleşmenin imzalanması tarihinde bu denizde en güçlü olan donanmanın (filonun) tonajını
enaz 10.000 ton asarsa, a) paragrafında belirtilmiş olan 30.000 tonluk toplam tonaj ayni
ölçüde ve en çok 45.000 tona varıncaya değin arttırılacaktır. Bu amaçla, kıyıdaş her Devlet,
işbu Sözleşmenin IV sayılı Ek'i uyarınca, Türk Hükümetine, her yılın 1 Ocak ve 1 Temmuz
tarihlerinde, Karadeniz'deki donanmasının (filosunun) toplam tonajını bildirecektir; Türk
Hükümeti de, bu bilgiyi, öteki Bağıtlı Yüksek Taraflara ve Milletler Cemiyeti Genel
Sekreterine ulaştıracaktır.
c) Karadeniz'e kıyıdaş olmayan Devletlerden herhangi birinin bu denizde
bulundurabileceği tonaj, yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam tonajın üçte
ikisiyle sınırlandırılmış olacaktır.
d) Bununla birlikte, Karadeniz kıyıdaşı olmayan bir ya da birkaç Devlet, bu denize,
insancıl bir amaçla deniz kuvvetleri göndermek isterlerse, toplamı hiçbir varsayımda 8.000
tonu asmaması gerekecek olan bu kuvvetler, işbu Sözleşmenin 13. maddesinde öngörülen önbildirime gerek duyulmaksızın, aşağıdaki koşullar içinde Türk Hükümetinden alacakları izin
üzerine, Karadeniz'e girebileceklerdir: Yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam
tonaj dolmamışsa ve gönderilmesi istenilen kuvvetlerle bu toplam tonaj asılmayacaksa, Türk
Hükümeti, kendisine yapılmış olan istemi aldıktan sonra en kısa süre içinde bu izni verecektir;
sözü geçen toplam tonaj daha önce kullanılmış bulunuyorsa ya da gönderilmesi istenilen
kuvvetlerle bu toplam tonaj asılacaksa, Türk Hükümeti, bu izin isteminden, Karadeniz
kıyıdaşı Devletleri hemen haberli kılacak ve bu Devletler, haberli kılındıklarından yirmi-dört
saat sonra bir karşı görüş öne sürmezlerse, ilgili Devletlere istemlerine ilişkin olarak verdiği
kararı en geç kırk-sekiz saat içinde bildirecektir.
[Karadeniz'e] kıyıdaş olmayan Devletler deniz kuvvetlerinin, Karadeniz'e bundan sonraki
her girişi ancak yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen kullanılabilir toplam tonajın
sınırları içinde yapılacaktır.
2. Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş
gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır.


Maddelerden anlaşıldığı gibi İstanbul'a bir kanal kazmak sözleşmedeki Boğazlar tanımını değiştirmeyeceği gibi sözleşme sadece Boğazlar'ı değil Karadeniz'in tamamını da ilgilendirmektedir. Montrö'yü geçersiz kılmak için kanalın yanında bir tane de yeni Karadeniz inşa edilmesi gerekir.

Kanal kazarak değiştiremeyeceğimiz Montrö'yü değiştirmenin başka bir yolu var mı? Öncelikle Montrö'yü değiştirmek isteyen var mı? Şu şıralar ABD dış politikalarından ABD Başkanı'nın bile haberi yok ama ABD'nin Montrö'yü değiştirmek gibi bir çabası olmamıştır. Aksine Montrö'den şikayetçi olan, değiştirmek isteyen taraf hep Rusya'dır. SSCB döneminde Boğazlar üzerindeki Rus talepleri artık katlanılmaz hale gelip üstüne SSCB'nin Doğu Anadolu'nun yarısını Ermeniler lehine ilhak etmek istemesi Türkiye'yi Batı Bloğu'na itmiş bunun üzerine SSCB taleplerinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Kısacası ABD, Montrö'yü değiştirmek isteyen değil korumak isteyen taraftır. Nedenini anlamak için;

"Madde 29

İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden başlayarak her beş yıllık dönemin sona
ermesinde, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her biri, işbu Sözleşmenin bir ya da birkaç hükmünün
değiştirilmesini önerme girişiminde bulunabilecektir.
Bağıtlı Yüksek Taraflardan birinci yapılacak değiştirme isteminin kabul edilebilmesi için,
bu istem 14. ya da 18. maddelerin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka bir Bağıtlı Yüksek
Tarafça; başka herhangi bir maddenin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka iki Bağıtlı
Yüksek Tarafça desteklenmesi gerekir.
Böylece desteklenmiş değişiklik istemi, içinde bulunulan beş yıllık dönemin sona
ermesinden üç ay önce, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her birine bildirilecektir. Bu bildiri,
önerilen değişikliğin niteliğini ve gerekçesini kapsayacaktır.
Bu öneriler üzerinde diplomasi yoluyla bir sonuca varmak olanağı bulunamazsa, Bağıtlı
Yüksek Taraflar, bu konuda toplanacak bir konferansça kendilerini temsil ettireceklerdir.
Bu konferans, ancak oybirliğiyle karar alabilecektir; 14. ve 18. maddelere ilişkin
değişiklik durumları bu hükmün dışında kalmaktadır; bu durumlar için Bağıtlı Yüksek
Tarafların dörtte üçünden oluşan bir çoğunluk yeterli olacaktır.
Bu çoğunluk, Türkiye'yi de içine alarak Karadeniz kiyidasi Bağıtlı Yüksek Tarafların
dörtte üçüncü kapsamak üzere hesaplanacaktır."


Montrö, ancak uluslararası bir kongreyle değiştirilebilir. Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin askeri gemilerinin Karadeniz'e giriş çıkışını düzenleyen 14. ve 18. maddelerin değiştirilmesi için oybirliğine gerek yoktur. Türkiye dahil olmak üzere Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin 4'te 3'ü'nün desteği bu maddeleri değiştirebilir. Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler Romanya ve Bulgaristan NATO üyesi, Ukrayna aktif olarak Rusya ile savaşta, Gürcistan ise iki kez savaştı ve ilişkileri halen gergin. -Ukrayna ile Gürcistan'ın oy hakkı var mı bilmiyorum, Montrö'da imzaları yok ancak imzası bulunan SSCB'den ayrıldıkları için oy hakları olabilir. Güncel uluslararası koşullarda esas söz sahibi Türkiye, Montrö'ya göre isterse Amerikan Donanması'nı Karadeniz'e yığacak değişiklikleri yapabilir. İşte bu yüzden Montrö tam da ABD çıkarlarına hizmet ederken, Ruslar için bir güvenlik tehdidi olagelmiştir.

Şimdi esas soru şu. Bu yazdıklarımı emekli büyükelçilerimiz bilmiyor mu? Biliyorlar, hatta isteseler bu konuda kitap yazabilecek kapasitede insanlar. İyi de neden akademik terimlerle süslenmiş bir komplo teorisinin altına imza atmakta çekinmiyorlar. Ben toplumumuzun politikaya ilgisini anlamakta güçlük çekiyorum. Türkiye'de politik tarafgirlik adeta ölüm gibi, toplumun her kesimini etkileyen bir hastalık. Cahil kesimi anlayabiliyorum politika konuşarak hayatını anlamlandırmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de çekinmiyorlar ne de olsa cahil insan her şeyi bilir. Ama okumuş yetişmiş yıllarca devlete hizmet etmiş insanlarımıza ne oluyor? Dediğim gibi hastayız, en cahilinden en okumuşuna.

Yine de Kanal İstanbul üzerinden Montrö'yü tartışmak isteyen varsa tartışsın tabi. Hatta benim de bir fikrim var. Şimdi ABD gitse Karadeniz kıyısında bir toprak parçasını egemenlik haklarıyla beraber satın alsa. Böylece "Ben artık Karadeniz'e kıyısı olan bir devletim. Donanmamla Karadeniz'de fink atacam, bundan sonra bana Montrö sökmez dese. Böylece kanala da gerek kalmaz. Bunu da bir tartışın lütfen.
Kötü bir deneme.
Montrö'den rahatsız olan SSCB **** Rusya önermesi başlı başına propoganda.
"Diğer ülkeler zaten Rusya'ya karşı, o halde Montrö'yü değiştirip Rusya'yı boğarlar " tez olarak bile değerlendirilemez. Uluslararası ilişkiler kahve sohbetine benzemez. (Örnek: Rusya Kırım'ı ilhak etti. Sonra olanlar ? )
Çekme çarpıtma ile ülkenin geleceğini mahvetmeye aday bir konuyu tartışmaya çalışmak sağlıklı akıl işi değil. Buraya dikkat ederek başlayabilirsiniz.
Bir olaya yaklaşımda; amaç, nedensellikler, niçin soruları ve yanıtları derinlemesine irdelenmeli. Ortaya çıkabilecek durumları yönetip, yönetemiyeceğiniz konuları çok iyi belirlemeniz gerekir.
Son 10 yıldır dünyada olanlara bakabilirsiniz. Suriye örneğinde ABD, Rusya, Türkiye, Araplar vb oyuncular. Ne umdular ne buldular ? Suriye halkı böcek gibi ölüyor. Taraflar sen yaptın ben yapmadım propogandasında. Türkiye'nin Suriye politikası, aynı Kanal gibi, kahvehane politikası anlayışı ile başlatıldı. Hooop hallederiz. Hala Suriye topraklarındayız ve askerlerimiz ölüyor.
Montrö sözleşmesi delinirse tek kaybeden olacak ülke bunu delmeye kalkışırsa ne olur ? Yeni durumlar oluşturmaya kalkarsa, diğer çıkarı olanların emellerini nasıl dizginleyebilir ? Buradan da başlayabilirsiniz.
Son sorun, haddini bilmekle ilgili. Uluslarası sözleşmeler, politika ile ömür geçirmiş büyükelçilerimizden hastalıklı olarak sözedecek uzmanlığınızı öğrenebilir miyim?
Konuların ve insanların niteliği önemlidir. Bugünkü yaşadıklarımız ise niceliğin önde olması. Kum nicelik olarak çok olunca çöl oluyor. Nitelik olarak bilgisayar çipi de kumdan ama nicelik olarak çölün yanında anmaya değmez. Yolunuz şöyle: Çipleri çöpe atıp çölde yaşayacaksınız. Farkında mısınız diyemiyorum. İtaat kültürü düşünmenin en büyük engeli çünkü.

Portakal Rengi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön