View Single Post
Eski 10-01-2020, 17:26   #10
ancestral
Ağaçsever
 
ancestral's Avatar
 
Giriş Tarihi: 02-12-2019
Şehir: Muğla
Mesajlar: 57
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi devrann Mesajı Göster
Bu konuda bilgisi ve cesareti olmayıp kafasında böyle bir planı olanlara iyi bir yol gösterici yazı olmuş,elinize sağlık ve ilerleyen safhalarda Allah yardımıcınız olsun.
Benim en çok merak ettiğim noktaları yüzeysel geçmişsiniz bu yüzden merak ediyorum
Eşiniz böyle bir şeye nasıl ikna oldu,sonuçta büyük bir şehir yerine biraz daha sakin bir şehire veya ilçeye taşınabilirdiniz yani köye taşınma kararı bir anda alınacak bir karar gibi durmuyor eşiniz için.Özellikle sizin yaşınızda hani emekliliğe yakın olursunuz veya emekli, sorun olmaz da 38 yaşında...
Şöyle birşey yapabilirdiniz evi daha şehir bir yerden tutup arazi köyde olabilirdi bu sayede araziye ev yapmak zorunda olmazdınız böyle niye yapmadınız?
Bunun dışında çocuğunuz var mı belirtmemişsiniz çocuk varsa eğitim için iyi bir şehirde oturmak gerekiyor e hanım sizden çok düşünüyor böyle şeyleri bu da ikna olmasını zorlaştıran bir etmen olacaktır köye oturma fikrine.
Ya da ne bileyim çocuğunuz yoksa bile ilerde düşünebilirsiniz,demek ki uzun vadeli bir düşünce değil ne bileyim biraz burda köyde otururuz sonra çocuklar büyüyünce şehire taşınırız gibi birşey mi ?
Yukarda bahsettiğiniz verdiğiniz bilgiler çok değerli yanlış anlamayın ama önemli olan bu kararı verebilme safhası.Amacım yazınıza ve yaşadıklarınıza saygısızlık etmek istemem sizinle aynı yaştayım eşim çalışıyor bende, kızımızı bakıcıya veriyoruz el kadar çocuk sabahın köründe bildiğiniz gece bizimle uykusundan uyanmak zorunda kalıyor ayazda.Bunun sebebi biziz.Bu düzene daha 1 yaşındayken katıldı.Akşam deseniz eve gelmem 8'i buluyor çoğu zaman cumartesi günleri çalışıyorsun,izin demişsiniz saçma sapan yöneticiler yüzünden kullanamıyorsunuz biriktiriyoruz bakalım.E izin olsa ne olacak ne eşiminki bana uyuyor ne onunki bana böyle bir durumda bu düzen içinde devam ediyoruz.Ben bunu istemiyorum hadi köye taşınalım desem hanım kabul edermi sizce,hadi basalım istifayı bu ne biz kölemiyiz,yediğimiz bir kuru ekmek değil mi desem kabul eder mi ? e yavru; birde o var,birde onun fikrini almak lazım.
Sonuçta bir şekilde karar vermişsiniz ve kurtulmuşsunuz Allah yolunuzu açık etsin.
Aslında hikayenin başlangıcı tam da bu sorduğunuz ve endişe ettiğiniz konu.

Açıkçası çok ilgi çeker mi, çok ilgilendirir mi insanları bilemediğim için işin en önemli boyutunu atladım. Madem siz vesile oldunuz, inşaat ve dünyevi işlere biraz ara verelim, ana motivasyon kaynağı ve sorgulanması gereken konulara değinelim.

Alıntı:
Benim en çok merak ettiğim noktaları yüzeysel geçmişsiniz bu yüzden merak ediyorum
Eşiniz böyle bir şeye nasıl ikna oldu,sonuçta büyük bir şehir yerine biraz daha sakin bir şehire veya ilçeye taşınabilirdiniz yani köye taşınma kararı bir anda alınacak bir karar gibi durmuyor eşiniz için.
Dediğim gibi, saatlerce bu konu üzerinde konuşabilirim, şehirden başka bir yer görmemiş herhangi birisini yatağa acaba ben de mi gitsem sorusuyla gönderebilirim.

Öncelikle bağlayıcı bilgi veremediğim için isim kullanmadım fakat büyükşehir olmadan önce köy olan, ve şu anda mahalle statüsünde bir yere taşınıyoruz. Muğla'nın en büyük ilçelerinden birisi. Elbet bir Ankara değil, belirli lükslerden feragat etmek, yaşam tarzını radikal sayılabilecek şekilde değiştirmek gerekiyor.

Eşimi ikna etmek şöyle kolay oldu, ikimiz de avm gezmeyi aktiviteden sayan kişiler değiliz. Kuru sıkı yurtdışıdna şöylemiş abi, adamlar böyle yapıyormuş diye gaza da gelmedik. Sadece kendim 30 ülke gezmişliğim var, bir 10-15 ülkeyi de eşim gezmiş. Beraberde 5-6 ülke gezdik. Hayatımızda otele para vermiş değiliz. Her zaman yerel halkın evini kiraladık, hep sokakta olduk. Hayat otelde avm de değil, hayat sokakta. Kendimde bir beyaz yakalı olarak yıllarca avm gezmeyi, otel tatili yapmayı bize statü sembolü olarak yutturdular bunun farkındayım.

Hazırsanız başlayalım.

Alıntı:
Özellikle sizin yaşınızda hani emekliliğe yakın olursunuz veya emekli, sorun olmaz da 38 yaşında...
Şöyle birşey yapabilirdiniz evi daha şehir bir yerden tutup arazi köyde olabilirdi bu sayede araziye ev yapmak zorunda olmazdınız böyle niye yapmadınız?
Buna cevabım kesinlikle gıda güvenliği.

Gıda güvenliği;

Benim gideceğim yerde salça bile yapılmayacak domatesi şehirde insanlara organik diyerek 10 liradan satıyorlar. Bu akıl alır, dayanılır bir şey değil.

Yandaki sertifikasyonu olmayan çiftlikten yumurta alınıp organik kayıtlı işletmede yumurta etiketlendiğini de duydum. Nasıl güveneceksiniz aldığınız ürüne? Bu ülkede sermaye söz konusu ise kontrol yok, yaptırım yok. Size eşşek etini angus diye yedirirler, üstüne birde ödül alabilirler. Bu ülkede namuslu vatandaş ve işini düzgün yapan çile çekiyor. Aksini iddia edenle sabaha kadar tartışırım.

Genetik bir hastalığım harici kullandığım ilacı saymaz isek, aspirin dahil bir tane ilaç kullanan birisi değilim. Ben öyle olduğunu sanıyorum ama her yıl kilolarca antibiyotiği beyaz etin içinde yiyoruz. Yediğimiz şey tavuk değil. Tavuk zaten doğası gereği pis bir hayvan ama metabolizması da buna göre evrilmiş. Bunun üstüne birde 44-45 günlük civciv olması gerekirken genleriyle oynanınca 3-4 kat hızlı büyüyen ete benzeyen ama et olmayan bir şey çıkıyor ortaya. Bunu artık kabul edemiyorum. Yediğim şey beni hasta edecek ise niye yiyorum bunu?

Yem satan yerlere gidenler bilir. Tavuğun afedersiniz kıçından çıkacak yumurtanın rengine bile karar verebildiğiniz çeşitlilikte yem var. Siz şimdi bu yemi tavuğa verdiğinizde, isterseniz dünyanın en iyi köyünde olun o tavuk yine tavukluktan çıkar. Ne eti yenmeli, ne yumurtası tüketilmeli. Köpeğime kedime bile vermeyi düşünmem.

Süt ve süt ürünleri hassas konudur. İnek memesi temizlemekten aciz adamlar, milyonlarca liralık cihazları tarla tapan satarak alıyor. İnek bok içinde, cihaz pis, ama ahır güzel ya, müteahhitlik daha önemli. Sütte bakteri ürese de olur. Bizim gibi adamlarda bu sütün karıştığı süt havuzundan doldurulmuş UHT sütün litresine 5 lira veriyoruz. Bu kadar endüstriyelleşmiş bir sektörde içtiğimiz şeyin ineğin buzağı için ürettiği süt değil, bünyesinin zorlanması sonucu ürettiği iltihap olduğundan şüphem yok. Koku yok, tat yok, ne sütü allah aşkına.

Ben onlarca sene çöple beslendikten sonra 65 yaşımda böyle bir hayatı görebileceğimi sanmıyorum. Belki de çok geç bile oldu o kadar yaşayacak düzende bakamadım vücuduma. Aman bir emekliliğim olsun bari rüyasıyla 27 sene daha bu düzende oyuncu olmak fikri mantıklı gelmiyor.

Alıntı:
Bunun dışında çocuğunuz var mı belirtmemişsiniz çocuk varsa eğitim için iyi bir şehirde oturmak gerekiyor e hanım sizden çok düşünüyor böyle şeyleri bu da ikna olmasını zorlaştıran bir etmen olacaktır köye oturma fikrine.
Ya da ne bileyim çocuğunuz yoksa bile ilerde düşünebilirsiniz,demek ki uzun vadeli bir düşünce değil ne bileyim biraz burda köyde otururuz sonra çocuklar büyüyünce şehire taşınırız gibi birşey mi ?
Tahmin ettiğiniz üzere, buna da cevabım var.

Kaliteli zaman;

Bizim için kaliteli zaman = para saçılan zaman algısı tükeneli çok oldu. Şimdi size dünyanın en saçma düzenini anlatacağım. Sonunda etrafa (daha doğrusu kendinize) bakınca hak vereceksiniz. Dikkat edin, para harcıyor olmak mutluluk artık. Bizi böyle programladılar.

8-5 veyahut 9-6 sadece haftaiçi çalışan bir beyaz yakalı olarak, her sabah 6 da kalkmak zorundasınız. İstanbul'da iseniz 1 saat daha koyun. Bizim evimizde 1 çocuk var. 6 da kalkıp, hazırlanıp, çocukla ilgilenmek gibi bir lüks yok. Kahvaltı anca yetişiyordu. İş yeri ve ev arası benim için mucize 20 dakika. Buna rağmen ucu ucuna yetişiyorsun. Çocukla eğlenmek yerine sabahki tüm vaktin oğlum/kızım yemeği bitir, hadi geç kaldık, tuvaletin varsa yap ile geçiyordu.

Akşam 5-6 da çıktın, hadi benim gibi 30 dakikada evdesin. Çocuğu zaten anaokuluna yaslamışsın, ne öğretim var ne eğitim, nede başka birşey. Akşama kadar kağıt boyatıp, simlerle süs yapıp, karton kestirip eve yolluyorlar. Eve girdin, üstünü değiştin sofra kurdun, yemek yedin derken saat zaten 20:30-21:00. Bende çoğu zaman kalmıyordu ama hadi enerjin var 30 dakika çocukla, 15-20 dakika kediyle köpekle ilgilendin. Bak hala kendine zamanın yok. Ya elaleme çalıştın, **** çocuğa, evcil hayvana baktın.

21:00-23:00 arası kendine gecenin körü ne yaptıysan yaptın. Haftanın 5 gününü böyle rezil ettin, eline bir para geçti. Maaş bunun adı. Haftasonu instagrama fotoğraf koyan, eşine dostuna hava atanlardan fırsat bulabilirsen düzgün bir yer buldun 1 kahve 2 çay, 1 kahvaltı yaptın. Yapıp yapabileceğin bu.

Hadi bir kademe öteye taşıdın, 5 gün kazandığını outdoor aktivite, ekipman, araç vs derken borca yükledin. Mantık yine aynı. 5 gün çalış, 2 günde harca. Bu sistem senin bunun dışına çıkmana izin vermez. Zira benim gibi çıkmak isteyenlere de bürokratik bir dünya engel mevcut. Bu hayat değil, ben bunu yaşamak için gelmedim dünyaya. Bizim anamız babamız boğazından kısıp onlardan daha beter şekilde sisteme teslim olalım diye yetiştirmediler bizi.

Eğitim;

Çocukla geri gelmeyecek olan zamanlar var. Bu zamanı yukarıda bahsettiğim gibi okulda oyalanmasına harcamak yerine evde annesiyle benimle geçirsin isterim. Büyük şehir iyi okul demek değil. Bu algı çökmüş eğitim sisteminin özel sektörün kucağına attığı vatandaşın algısıdır. Sosyal devlet anlayışı terkedileli, eğitimin kökü dinamitleneli onlarca yıl geçti. Ayrıca, köy okullarında genellikle daha idealist öğretmenler olduğunu düşünüyorum. Ve yaşça gençler.

Hepsini kenara koyalım. Tek bir soru soracağım. Çocuğunuz en iyi okulda okudu. Güzel bir üniversite kazandı. Mezun oldu. Bu ülkede bunun değeri nedir? 3-4 bin liradan fazla maaş alabileceğini mi sanıyorsunuz. Ben asgari ücretle bile iş bulma ihtimalini %50 olarak görüyorum.

Özel okul, iyi üniversite dediğiniz şey 4+4+4 ve 4 sene üniversite olarak 16 yıl için 1.5 milyon türk lirası para. Daha azı değil. Oturun hesaplayın, fazlası olur azı olamaz. 1.5 milyon parayı sisteme gömeceğim, sistem bu çocuğa ayda 4 bilemedin 5 bin lira maaş verecek. Hiç karlı bir yatırım değil. 35-40 yaşına geldiğinde de şu andakinden çok daha kötü bir ortamda belki burada konuştuğumuz şeyleri yapmak için tırmalayacak.

O parayı biz çocuğun adına biriktirsek mesela. Liseyi bitirdikten sonra yetişkin bir birey gibi davranıp seçenek sunsak. Üniversite ise böyle böyle, ticaret ise şöyle şöyle. 1.5 milyon sermaye ile iş mi kurmak daha mantıklı, yoksa işe girme garantisi bile olmayan 4 seneyi kaybetmek mi.

Yanlış anlaşılmasın eğitime karşı değilim, zaten kriterlerin en başında eğitim ve sağlık geliyor yazmıştım. Ama bu dayatılan şeyin bir anlamı yok. Yazık, günah. Çocukları boş hayaller ve pratikten uzak, genel geçer şeylerle öldürüyorlar. Her çocuk matematik çözemez, her çocuk resim yapamaz, her çocuk ters takla atabilmek zorunda değil.

Balığı, maymunu, kuşu, fili koymuşlar, demişler ki ağaç bu. Buna tırmanın.

Kuş uçmuş, dala konmuş, avcının biri vurup indirmiş.
Maymun pıt diye tırmanıvermiş.
Fil vurmuş ağacı devirmiş, kendisi de yığılıp kalmış.
Balık desen zaten karaya çıktığı anda ölmüş.

Çocuğumuz bunlardan hangisi biliyor muyuz. Ağaç aynı ağaç ama etkisi her hayvan için farklı.

Alıntı:
Amacım yazınıza ve yaşadıklarınıza saygısızlık etmek istemem sizinle aynı yaştayım eşim çalışıyor bende, kızımızı bakıcıya veriyoruz el kadar çocuk sabahın köründe bildiğiniz gece bizimle uykusundan uyanmak zorunda kalıyor ayazda.Bunun sebebi biziz.Bu düzene daha 1 yaşındayken katıldı.Akşam deseniz eve gelmem 8'i buluyor çoğu zaman cumartesi günleri çalışıyorsun,izin demişsiniz saçma sapan yöneticiler yüzünden kullanamıyorsunuz biriktiriyoruz bakalım.E izin olsa ne olacak ne eşiminki bana uyuyor ne onunki bana böyle bir durumda bu düzen içinde devam ediyoruz.Ben bunu istemiyorum hadi köye taşınalım desem hanım kabul edermi sizce,hadi basalım istifayı bu ne biz kölemiyiz,yediğimiz bir kuru ekmek değil mi desem kabul eder mi ? e yavru; birde o var,birde onun fikrini almak lazım.
Üretmek;

Üretmemiz lazım. Üretimin başı tarımdır. Gıdadır. Yarın öbür gün kriz olursa, afet olursa o malın mülkün paranın hiçbir değeri yok. 1 gecede evin yıkılır, 1 kaza ile arabanı kaybedersin. Oturduğun 2 milyonluk evi yiyemezsin. O krizde o evi arabayı kimseye de satamazsın. Satsan bile bakalım alacak gıda bulabilecek misin. İnsanları kandırıp duruyorlar, krizi fırsata çevirin. Krizden zararsız çıkın. Böyle bir şey mümkün değil. Karnın aç. Ne fırsatı. Açsın.

Yukarıda bahsettiğim gibi, etrafa ayak uydurma adı altında ne kadar sisteme dahil olursanız çıkmanız o kadar zor. 100 lira kazanın. 35 lirası zaten cebinize girmeden gidiyor. 18 lirası kdv olarak devlete gidiyor. Ötv ile işiniz var ise %25, %40, %130 neyse bir telefon alıyorsunuz 1 tanede devlete alıyorsunuz.

Bu düzende üretmeden, sermaye yiyerek, maaş alarak ayakta kalamazsınız. Siz ticaret yapıp 5 daha fazla kazanırsınız, ertesi gün bir zamla paranız erir gider. Hazır para zaten dayanmaz.

Kuru ekmek yemeyi göze almak konusunda, bunu göze almadan çıkış mümkün değil. Aileniz çok zengin ise, para derdiniz yoksa zaten buraları okuduğunuzu sanmıyorum. Benim ailem çok zengindi. 1 sabah, 2 saatlik bir yangın ile hayatımız değişti. 2 saatte sahip olduğunuz tüm mal varlığı, size hayaller kurduran tüm düzenin yok olduğunu düşünün. Şükür aç kalmadık ama ben çok erken çalışmaya başladım. Ve görüp geçirdikten sonra kaybetmek nedir biliyorum.

Bedava peynir diye bir şey yok. O peyniri yüksek maaş olarak allayıp pullayıp veren sistem işte böyle tuzağa çekiyor insanları. Bu ülkede gelir dağılımı adaletsiz. Birileri birilerini sömürmüyor olsaydı bu kadar adaletsiz bir gelir dağılımı olur muydu? E bizler sömüren olamadığımıza göre tek bir seçenek olarak gençliğimizi, enerjimizi başkasına hizmet ederek satmak dışında birşey yapamıyoruz.

Çok tatava yaptın diyenler olabilir, son olarak.

İhtiyaçlar hiyerarşisi;



Ne yazıkki ülkemizin büyük bir çoğunluğu ihtiyaçlar hiyerarşisinin henüz 1. kademesinde. Onu bile tamamlayamayan milyonlar var. Karnını doyuramıyor insanlar. Üretmek bunu sağlar, karnınız doyar. Allah hastalık vermesin, sağlıklı besinler yiyin zaten nefes alma, seks, uyuma ve boşaltımı yaparsınız.

Beden sağlığı iyi beslenme ile olur. İş demek illaki maaşlı çalışan olmak değildir. Çiftçilikte bir iştir. Çöp toplamakta. Kimsenin çocuğu çiftçi olmazsa, kimsenin çocuğu çöpçü olmaz ise nasıl yürür bu düzen? Kaynakları toprak sahibi olarak edinebilirsiniz. Ekip biçecek yer, su, barınma vs. Ahlak, aile ve sağlık kişinin kendi tercihi ve kabiliyetidir. Mülkiyet güvenliği konusunda ise malesef ülkece sınıfta kalıyoruz. Yani Güvenlik basamağını da tamamlayamıyoruz.

Sevgi/ait olma kısmına hiç değinmiyorum. İnsanlar bunu futbol takımı tutmak olarak yorumluyor. Gruplara üye olmak, aile içinde düzenli görüşmek, özel hayata saygı vesaire. Özel hayata saygı kavramımız zaten yok. İlk iki basamakta eksiklerimiz olduğu için 3. basamağın bir anlamı kalmıyor.

İşte motivasyonumuz budur. Bizim çıkış noktamız bunlardır. İhtiyaçlar hiyerarşisinde 3. 4. basamağa gelmeden zaten dertsiz başıma dert almayayım diye insan yeltenmiyor bile. Kendimizi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Yanlış anlaşılmasın, kimseye hava atıp aşağılıyor değilim, bizim de çoğu basamakta kendimizden ve çevreden/ülkeden kaynaklı eksiklerimiz var.

Ama bu doğal, önyargısız, problemlerle başedebilen, gerçekleri kabul etmiş, başkalarına ve kendine saygılı bireyler olmaya çalışmamızın ve böyle çocuklar yetiştirmek istememizin önünde bir engel değil.

Ben aldığım eğitim olarak edebiyatçıyım. Evet bilişim sektöründen para kazandım ama edebiyat, sosyal bilimler her zaman ana çıkış noktamdır. Bol bol okuyacaksınız, belki de bana kızdığınız zamanlar olacak. Önemli değil. Yeter ki sağlığımız yerinde olsun, hayatımızdan keyif alalım. İnşaattan bahsedecektim ama dayanamadım kusura bakmayın, söz verdiğim konuları da bugün yarın yazarım.

ancestral Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön