View Single Post
Eski 11-02-2019, 01:06   #138
MeyveliTepe
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,958
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Portakal Rengi Mesajı Göster

Kesinkes hak veriyorum, size. Bu konudaki en büyük sorun sürdürülebilirlik. İnsan sağlığına zarar vermeyecek şekildeki üretim (biçimi ne olursa olsun), insan soyunun sürdürülebilmesine yettiği sürece, savunulabilir olacak.
Doğal yöntemlerden farklı olanların zararlı etkilerinin kanıtlanabilmesi önemli. Pestisit bileşimlerin gözden geçirilmesini savunmak ile asla kullanılmamasını savunmak farklı. Buna özen göstermek gerek. Çağdaş yöntemlerde bilim öne çıkarılacak ise bilimin hizmet etme anlayışı insanlığa yönelik olmalı. Bizi kalp krizinden koruyacak ilaç kanser olmamıza neden oluyorsa ilaç olarak adlandırılabilir mi ?
Ancak, salt doğal kalmak adına bilime karşı durmak da sürdürülebilir değil. İnsanlığın hem yaşam süresi artıyor hem sayısı. Azalan toprak alanını da eklersek beslenme sorunu katlanıyor. Buna çözüm üretilmesi gerek.
Zararlı olana karşı çıkar iken, bilime ve gelişime karşı durumuna düşmeden davranış şekli geliştirmek gerek.
Bülent Şık'a da hak ettiği değeri vermek gerekli. Bilim insanı'nın değeri insanlığa ürettiği hizmet kadar değerli olmalı.
Öyle kasteddiğinizi sanmıyorum ama, yazınızdan sanki doğal olan şeyler ile bilim biribirine zıt şeylermiş gibi anlaşılıyor.

Oysa ne biribirine zıt, ne de herhangi bir şekilde karşılaştırılabilir şeyler.

İnsan, tıpkı diğer hayvanlar gibi, doğan, büyüyen, yaşlanan, sonuçta yaşayan bir canlıdır. Tüm canlılarda olduğu gibi fiziksel bir yapıya sahiptir, iskeleti, kasları, beyni, kalbi, damarları, sinir sistemi, sindirim sistemi, karaciğer, dalak, pankreas, vb. organları olan bir canlı.

İçilen su, solunan hava, beslenilen gıdalar, yaşanılan ortam bu etten kemikten canlılar için uygun olmak durumunda.

İnsan aynı zamanda, geçmişte üretilen bilgiyi de kullanarak ilave bilgi üretebilen bir canlı. Halihazırda gezegenin hakim türü olmasının sebebi de bu.

Dünyanın 4,5 milyar yaşında olduğu söylenir. Gezendeki çok hücreli canlıların 2 milyar yıldır var olduğu, basit hayvanların 600 milyon yıl önce ortaya çıktığı, ilk insanların 200 bin yıl önce ortaya çıktığı ve modern insanın da 50 bin yıldır var olduğu kabul edilir (bilimsel bulgulara göre). Dünyanın varlığını 24 saatlik bir zaman dilimine indirgersek insan bu 24 saatin son 3 saniyesinde ortaya çıkmıştır denilir.

Buna karşın, 1800'lerin başında havadaki karbon oranı 280 ppm iken, bu yılın ölçümleri 410 ppm civarındadır. Bu değişim gezegenin milyonlarca yıl süren döngülerinden dolayı değil, insan türünün gezegene doğrudan saldırısının bir sonucudur. Endüstrileşme, özellikle de az kaynakla çok miktarda kâr elde etme amacını şiar edinmiş endüstrileşme, kâr uğruna gezegenin jeolojik takvimine göre 24 saatte biriktirdiği ve oluşturduğu dengeyi son 1 saniyenin binde birinde tüketme ve alt üst etme sürecinde.

Sonucunda insan dahil tüm mevcut canlı türlerinin kendi fiziksel yapılarının gerektirdiği yaşam ortamlarının hızla kısıtlandığı ve bozulduğu bir gerçek.

Yine jeolojik takvime göre 3 saniye sonra (200 bin yıl sonra) bugünkü canlıların ve insanın var olacağı çok şüphe götürür. Hatta herhangi bir canlının var olacağı da çok şüpheli.

Evrim, en basit şekliyle canlıların, nesiller içinde koşullara adapte olarak koşulları avantaj olarak kullanacak değişimlere uğraması şeklinde açıklanır.

Ancak gerçekleşen koşul değişiklikleri o kadar hızlı ki, insan dahil bir çok türün yeni koşullara adapte olacak kadar nesil değişimine fırsat yok.

Bunun gerçekleştiğini bazı böceklerde görüyoruz. Söz gelimi, aynı yıl içinde birden fazla nesil değiştiren bazı eklembacaklıların pestisit aktif maddelerine karşı direnç geliştirdikleri, artık o aktif maddenin o böcek türünde etkili olmadığı şeklinde bir çok örnek var. Benzeri durum bakterilerde de var. Pek çok bakteri artık antibiyotiklerle öldürülemiyor.

Bilim diyordunuz, hizmet anlayışı insanlığa hizmet etmek yönünde olmalı diye. Evet, büyük ölçüde katılıyorum.

Bilim, sadece insanlığa değil, gezegene ve canlılığa hizmet etmek yönünde olmalı. Henüz robot olarak evrimleşmediğimiz için gezegen olmazsa, diğer canlılar olmazsa, havada oksijen, içilebilir ve bitkilere verilebilir su olmazsa, sağlıklı toprak olmazsa insan da olmaz. Henüz sentetik protein veya kaynağı canlılar olmayan besin yok beslenmek için.

Öte yandan, bilim için iki temel gereksinim var. Birincisi tabii ki yeterli eğitim ve bilgi birikimine sahip bilim insanlar, ikincisi bilimsel çalışmaların yapılabilmesi için gereken lab. saha, donanım ve para.

Parayı, kâr edenler daha çok kâr edebilmek harcıyorlar. Kâr etme motivasyonu ise çok nadiren gezegen ve insan dahil canlılar için hizmete isabet eder. Kamu yönetimleri toplumdan parayı toplar ama bu paranın çok kısıtlı bir bölümünü toplum yararına araştırmalar için kullanır. Bizde değil ama dünyada, yine de ortaya çıkan ve çıkmakta olan bulgular az değildir.

Tekrar olacak ama, insan hala canlılardan bir canlı olduğuna göre, doğa da canlılara elverişli olmak zorundadır. Bilim, tüm insan popülasyonunu 48 saat içinde tamamen bitirecek biyolojik silahların yapılması için değil (böyle silahların hali hazırda var olduğu biliniyor) doğanın anlaşılması, yorumlanması, canlılığın ve doğa dengelerinin artan insan nüfusuna rağmen korunması, evet, bu kadar insanın doyurulması (ama açlığı gidereceğiz diye dünya besinini şirketlerin patentli malı yapmadan), bunun için gereken her türlü araç, gereç, yöntem araştırmalarını yapmalıdır. Ancak bunu yaparken kısa vadeli kârlar için binilen dalı kesmeden.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön