Gökova'da tatile gittiğimde (Yıl 2007), ormanlar içinde bir butik otelde kalmıştık. 6 metrekarelik odaların gölgelikleri dev sığla ağaçları(ymış). İlk bakışta onları çınar sanmıştım. Akşamları altındaki hamakta uzanır yatarken burnuma gelen harika kokunun ne olduğunu anlamaya çalışmaya başladım. (Kokulara zaafım var, belki söylemişimdir)
Sonra o muhteşem kokunun bizim başımızın üzerindeki ağaçtan geldiğini gördük ve sığla hakkında bilgileri edindik. Sığlanın yaprakları da kokuyor. Ayrıca çizilmiş yerlerinden reçinemsi bir sıvı salgılıyor ve o reçine sakız gibi sertleşiyor. Ayrıca kapsülleri var, ve çok estetik görünüyor diye alıp onu da kozalak kolleksiyonumun içine eklemiştir. Ben kapsülleri aldığımda Eylül idi. Eve geldikten 10-15 gün sonra kapsüller açıldı ve içinden çörek otu gibi küçük tohum tanecikleri çıkınca ben onları saksıya ekmekten kendimi alamadım. 1 hafta 10 gün içerisinde kıl kadar ince bir ot gibi filizlendi. Kış boyunca hiç ama hiç büyümedi. Bahara kadar rahat bıraktım. Baharda 2 arkadaş da o filize eşlik etti. Aralarında çok fark kalmaksızın hızla büyüdüler. Sonbahar geldiğinde yaklaşık 25-30 cm olmuşlardı.
Bu kış yapraklarını döktüler. Ancak bendekiler belki de çok küçük olduklarından bilemiyorum o kıpkırmızı renge ulaşmadı yapraklar. Şu sıralar 3 küçük fidancık da uyanmaya başlamışlar. Bu seneki gelişimlerini yakından takip edeceğim gene. Bonsai yapmayı bilseydim bir tanesini denemek isterdim ama bana çok zor görünüyor
Ben de bu haftasonu resimlerini çekip ekleyebilirim sığlaların...