View Single Post
Eski 12-02-2018, 22:38   #53
ozerkavak
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 11-01-2008
Şehir: AfyonKarahisar
Mesajlar: 21
225 badem üçüncü yazını doldurdu. Yaşadıklarım ve gözlemlerimden yola çıkarak geriye dönük bazı yanlışlarımı bugün açıkça görüyorum. Daha çoğunu ileride göreceğim. Tecrübe ettikçe yazarım.

1. Ne dikeceğiniz (badem, ceviz vs.) fark etmez, önce toprağa odaklanın. 30 yıldır ekilmemiş, hiç kimyasal atılmamış olsa bile, eğer orman yoksa üstünde (varsa zaten onları söküp badem ceviz yapmayacağınızı umuyorum), toprağın mutlaka su tutma kapasitesini arttırın. Dere kurur, boru patlar, depo çatlar. İlk hedefiniz, ağaçlarınızın normal kuraklıkta bir yaza susuz veya az bir sulama ile dayanabilmesini sağlamak olsun. Kazık köklü badem 2-3 yaşından sonra bu özelliği kazanıyor diye düşünüyorum (irtifa 1000m, yıllık yağış 432mm, yer Afyon merkez, yağmursuz gün sayısı 60-70 civarında). Ama "Derin,Aşağıda ve Kirli: Toprak Bilimi" diye bir BBC belgeseli var. planı projeyi bırakın, hesaba kitaba ara verin izleyin. Sonra bu forumdaki daha derinlemesine incelenmiş toprakla ilgili sayfaları (birinin başlığı sanırım mikrobiyoloji ve toprak) üşenmeyin okuyun. Benim tecrübem, fidana, yanmış gübreye nakliyeye ve dikime verdiğim paranın BEŞ katını, tel örgü çevirmeye verdiğim paranın İKİ katını 4 senede sulama sistemine (suya değil!) harcadığım! Hala istediğim gibi sulayamıyorum, hepsini geçtim, artık her sıraya yağmur hendeği işlevi görecek hendekler kazıyorum, fidan başına mini göllenme yerleri yapıyorum. Bugünkü aklım olsa, traktörle, kepçeyle greyderle her nasıl olacaksa bunları dikim öncesi kazdırırdım.

2. Monokültür (ve dayatmalarını), polikültür, biyoçeşitlilik, sürdürülebilir tarım, bunlar nedir ne değildir en azından bir arka plan bilgisi şart. Amerikayı Amerika yapan konulardan biri de elbette tarım, kabaca petrole dayalı tarım. Ama dillere destan dünya badem üretiminin %85 ini yapan büyük kapama bahçelerin sulanmasının kıtanın yarısını geçen nehirleri kuruttuğu, gübrelenmesinin, ilaçlanmasının, toprağın petrol canavarı milyon dolarlık makinelerle işlenmesinin de bir bedeli var. Karbon salınımı, iklim değişikliği, diyabet, obezite, kanser, yok olan türler, krediler ve bankacılık sistemi... gelecek yıl olası ürünlerinin borsalarda bugünden alınıp satılması, manipülasyonlar... Mevcut sistemde, Türkiye'de orta vadede para kazanmak için modern tarım yöntemlerini uygulayıp, borca harca girip çocuklarımıza böyle bir dünya mı bırakacağız? Ülkemizin (ve bizim) kaynaklarımız bu sürdürülemezliğe yeterli mi?

3. Sadece altı dekar kare bir tarlada toprağın yapısı altı çeşit (şaka değil), rüzgarı alış hızı ve yönü her yerde farklı, yarım metre yüksekliğinde eski sınır duvarı çevresinde iklim, su tutum ve çıkan otlar bile farklı. Ortadaki badem fidanını donduran -15 derecedeki kış ayazı, duvar dibindeki, kuşburnu çalısının altındaki biberiyeyi dondurmuyor. Sınırda kendi kendine çıkmış tek bir cılız meşenin fark yarattığını göreceksiniz. Kendiliğinden çıkan bademlerin hayata nasıl tutunduklarını (tırpanla farketmeden biçsem bile) ertesi yıl benim aşılı, sertifikalıları nasıl ezip geçtiğini görseniz benimle dalga geçerdiniz ) Canlıyla, araziyle, özünde doğayla uğraştığınızı unutmayın. Sanayide makinelerle plastik çatal üretim yapmıyorsunuz.

4. Permakültür, Hügelkültür, Doğal tarım, Modern tarım, Organik tarım, Sürdürebilirlik nedir, metotları, olumsuz yönleri, maliyetleri nelerdir (hepsi bu forumda var). Hangileri sizin tarlanızın, bahçenizin neresine uygulanabilir, seçtiğiniz türe en uygun yöntemler nelerdir kafa yormadan başlarsanız, hem bütçeniz zarar görür, hem sonradan daha fazla emek harcarsınız. Sonradan düzeltmesi zor veya sökmeden yapılması imkansız yöntemler baştan çok kolayca ve ucuza uygulanabilir.

5. Amacım korkutmak, vazgeçirmek değil. Aksine kaynaklarınız yeterliyse mutlaka bu işi yapın. Ama "iş" kısmı "bence" temel amacınız olmasın. Sonuçta ektiğiniz fidan bir canlı ve yaşamak isteyecektir. "Su vermediler hemen kuruyayım" demek yerine gelişimi köklerine gövdesine kabuğuna aktaracaktır. Bazen bu olumsuzluklar, onu daha güçlü bile kılacaktır. En ufak olumsuzlukta paniklemeyin. Her canlı gibi soyunu devam ettirmek (size badem/ceviz olarak ürün vermek) isteyecektir. Fidanlarınız sizi sömürmek isteyen, sizi delirtmeye çalışan düşmanlarınız değiller.

Gerçekten de aslında zor değil, ama iyi bir gözlemciyseniz, keşke baştan "şunları bilmiş bunları yapmış olsaydım" demeden önce tecrübelerimi paylaşmak istedim.

Bademde tercihim 4 yıl önce Türkiye'de tüketilen bademin %85'inin ithal olması (diğer bir deyişle fiyatının döviz kuruyla hareket etmesi, sebzeler gibi mevsimsel olarak dalgalanmaması) ve kuruyemiş toptancısı akrabamla olan görüşmemdi. Net olarak şunları söylemişti: "ithal Amerikan iç bademin kilosu 11 dolar. Aralıkta yerli badem tükeniyor. Terli olan iyi kalite bademler de bu fiyata yakın. Hasat zamanı hariç neredeyse hiç dalgalanmıyor". İki hafta önce tekrar görüştüğümde bana benzer rakamları verdi ve ekledi: "Arada ithal fiyatlar yukarı gidip geliyor. Bizim yerli üretim bademler çok daha lezzetli ancak en geç Ocak'ta bitiyor. Şubat dedin mi, mecburen ithal badem alıyoruz."


Düzenleyen ozerkavak : 12-02-2018 saat 23:08 Neden: Unutulmuş kısımlar
ozerkavak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön