View Single Post
Eski 04-09-2017, 01:40   #1
ormanci
Yeni Üye
 
ormanci's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-10-2004
Şehir: Eskişehir
Mesajlar: 29
"Ağaç Fotoğrafı" Üzerine

İnsan dünyasında olgunluk veya profesyonellik / uzmanlık bakımından, hele ki, son dönemde ( -meselâ- 2000´den bugüne ) bazı konularda populizmin pilinin bittiği zamanları, yani, “furya”nın söndüğü günleri beklemek gerekir.
Fotoğraf kavram ve gerçeği bakımından bu ülkede son 15 yılın da gelip geçmesini beklemek zaruret olmuştu ve bekledik. Bu döneme, bilindiği üzere, “dijital fotoğrafçılık” denildi.

Buraya bu yazıyı hazırlıyorum, çünkü “Ağaç fotoğrafı” faslında da ortalığın nisbeten durulmasını beklemeliydik.

“Hiçbirşey olmadı / yapılamadı da bendeniz şimdi nasıl yapılacağını anlatacağım” halinde değilim.

Fakat böyle bir yazının zaruretini, birkaç yıl önce Anadolu´nun Ağaçları ve Çalıları adındaki meşhur kitabı bir arkadaşımdan –elbette oldukça rötarlı olarak- emanet aldığımda hissetmiştim. Aslında, o kitaba emek vermiş şahsın gayretinden ziyade, aynı 3. Dünyalı şişman akademisyen takımının o kitaba nasıl olup da ( yani hangi yüzle ) önsöz atıp imza yapıştırabildiği hususu bilincimde daha fazla öne çıkmıştı. Adına üniversite denen ve de –dışarıdan- genetik nüfuz mekanizması üzerinden copy / paste edilerek “meslek / geçim kapısı” yapılan bilgi sayesinde “bilim memuru” dediğim tiplerin semirildiği kürklü maaş çiftlikleri…

Bunları onlar niçin hiç yapmadılar?
Çünkü onlar bu işleri efendiliklerine (!) toz konduracak, yani, reayaya has amelelikler olarak görüyorlardı. Ve halen de öyle görüyorlar. Bu kürklü tepeden bakış, onları, bilimi ve bilhassa da teknolojisi olmayan son derece malûm “bilim-sel-lik tellallıkları” halinde bırakıyor.

Halbuki bakıyoruz, NASA yeni bir uzay telekobu için karakteristik bir kamera talep ettiğinde bunu Amerika ya da Avrupa üniversitelerinden birine veya üniversiteler konsorsiyumuna yaptırabiliyor.
Yani, Amerika veya Avrupa´da üniversitelerin birşeyleri “yapabilme” imkân ve kabiliyetleri var.
Böyle bir durumu bu kürklü efendizâde çiftliklerinin müdavimlerinden kim bekleyebilir ki?

O kafa, Anadolu Coğrafyasının sayısız detaylarına inip ağaç fotoğrafı (!) çekmeye tenezzül buyurur mu?
Elbette hayır.

O takdirde, efendiler ve onlara yalaklanmayı pek seven –ortaçağdan ışınlama- amele / erat takımının sosyal (!) furyaları karşısında münasip sürelerde bekleriz.

Sonra, anlatabileceğimiz günler geldiğinde anlatmaya başlarız.
………………………..

Fotoğrafa naçizane 1979´da başlamışlığımız 12 yaşa tekabül ediyor. Yani pek tiritlemiş değiliz.

Fakat, şu da var ki, 90´ların sonlarında fotoğrafa küsmüşlük ardından digital image ile PC ( Personal Computer ) üzerinden ilgili olduğumuz yılları ( herhalde enaz 10-12 yıl ), “Fotoşopçuluk” denen faaliyet üzerinden tipik bir “kayıp” olarak telakki ve telaffuz edebiliriz. Çünkü fotoşopçuluk başka iştir, “Photo Editing” ise bambaşka…

Sadece bunu anlatabilmek için dahî, -akademisyen olmayışıma rağmen ( veya bu sayede )- bizim Eskişehir OGÜ´de şöyle bir eğitim programı açmışlığımız oldu:

Dijital Fotoğraf Editörlüğü Programı | ESOGÜSEM

2 ay olarak tanzim ettiğimiz bu program için tamamen gafil avlanmış olduğumu rahatlıkla telaffuz edebilirim. Çünkü, hayat denen entropik tezgâhın sosyo / dişil gerçekliği ve onun farklı farklı planlarındaki “sosyalizm”leri ile savaşa ömrümü tahsis etmiş oluşuma rağmen, o şeyin, adına “dijital fotoğraf camiası” denen sosyalliği kadar melanet bir tezahürü ile hiç karşılaşmamıştım. Bu sebeple, büyük umutlarla ve de rektör ile bizzat yüzyüze görüşüp ikna ederek açtığım programın “fotoğrafa gönül vermiş fakat başka bir şey vermemiş” şeklindeki ahali tarafından boşa çıkartılması beni hakikaten çok üzdü.

Bunları, “Ağaç Fotoğrafı Nasıl Çekilir”e giriş olarak yazmak mecburiyetindeyim.

Hatta şunu da ilave etmeliyim:

stme Den Dijital Fotoraf - 1. Sayfa
…………………………..

“Ağaç fotoğrafı” ancak bunlardan sonradır.

https://www.facebook.com/TurkmenDagl...type=3&theater

Yukarıda linkini aktardığım naçizane 40 saatlik eğitim programı faslında muvaffak olabilmiş olsaydım, bunun enaz 4-6 saatlik bir kısmını, adına kendimce “panoramik kompozisyon” dediğim metoda tahsis edecektim.

Bahis konusu azılı sosyal camianın, adına “panorama yapmak” dediği fasıl, film döneminde de muhtemelen bir yere kadar mümkündü. Fakat bu son derece meşakkatli ve tamamen profesyonel imkânları şart koşan bir “agrandisman” measii olurdu. Ve bunun için, herşeyden önce, o dönemin raconu olan medium / large photography´nin imkânlarına haiz olmak meselesi de vardı.

Dediğim gibi, bahis konusu kitabın yazarını naçizane ne kadar takdir etti isem, dijital dönemin “panoramik kompozisyon” imkânlarına yetişememiş olmasına da o kadar üzüldüm.

Ağaç fotoğrafı, üzerinde 3-4 yıldır çalıştığım (1979 + 20 film yıl – 10 image editing yıl + 4 yıl photo editing ) panoramik kompozisyon konusuna adeta biçilmiş kaftandır.

Panoramik kompozisyon metoduna ilgi duyup çalışmaya başlayan birini aynı periyot içinde farklı farklı kademeler bekliyor olacaktır.

Bunlardan ilki, fotoğrafı teşkil eden görüntünün geometrisidir.
Hele ki, 3. Dünyalı dijital fotoğraf ahalisinin –toplum-sal jargon üzerinden- adına “birey” denen homojenize nebati margarin yapı taşçıkları, tahmin edileceği üzere, “benim makine onu / onları yapıyo zaten” der. Buradan ise asla panoramaya değil, olsa olsa, işin en çıldırtıcı neticelerinden biri olan “360° şerit” dediğim çıkmaza gelinir.

( Sürekli olarak bu kıyaslamalı anatomi üzerinden gitmemiz kaçınılmaz ).

Sosyalin tembel bireylerinin ağaç önüne geldiklerinde nelere sığındıkları ortada: Geniş açı, balık gözü, balina gözü vs.

Halbuki hayır. Tamamen universal sebeplerle, -ağaç önünde- “array” görüntü dizisinden kaçma şansı yok. Aksi takdirde, temel alan / plan sınırlamaları içinde kalınır.

Hatta, o derece yüksek ağaçlarda ileri düzey “orthographic” imkânlar gerekir.
Panoramik Kompozisyon, aslında, eldeki array ( dizi ) görüntü seriinin yeniden ele alınması ( rendering ) işidir. Görüntü geometrisi, burada kaçınılmaz olarak universal bir anlam teşkil ediyor.

Bu noktada, naçizane bendeniz gibi, CG (Computer Graphics ) tabanında Dijital Coğrafya ile ilgilenmiş olanlar, muhtemelen, haritacılığın universallerinden olan “projeksiyonlama” ile de bir miktar haşır neşir olmuş olacaklardır. Çünkü farklı projeksiyonlama yöntemleri bu konuda inanılmaz iş görüyor. Halbuki sosyo tembel dijital fotoğraf ahailisi, “fotoğrafın geometrisinin, objektiflerin distorsiyon profilleri ile kolayca telafi edilebileceğine” tam bir iman halindedir.

Bu konuda meselâ, aslında bir küçük algoritmalar / modüller süiti olan Photoshop´un ne kadar da kifayetsiz kaldığını onlara kim nasıl anlatabilsin?
Veya bunu sosyo maraziyetin şu klasiği takip edecektir: Bi program varmış o bunların hepsini yapıyomuş…
Pekâlâ bendeniz, o program üzerinde, -CG alemindeki 16-17 yıla ilaveten- 3 yıl çalışmış isem?

Dijital fotoğraf camiasının sosyo m-iktisadî varlığındaki uyanık geçinme profilleri, maalesef, tapındıkları objektiflerin pazarlama dolması profillerinin çok daha üzerinde bulunuyor.

Ağacın muhteşem varlığı önünde panoramik kompozisyondan kaytarmak demek, gayet açık bir şekilde, “kamerayı uzağa” konumlandırmak mecburiyeti demektir. Bu ise…

Esasen “uzak doly” zaten çözüm değilken bir de uzağa da gidilemiyorsa? ( Nitekim, “orman” diye bir mefhum var ve ormanda ağaçlar çoğu zaman komşudurlar ).

“Benim param var, pahalı da olsa –çok- geniş açılı objektif alırım, dibinden çekerim” kafası ne kadar da zavallı kalıyor. Hakikaten inanamıyorum. O kafa, çocukluğumuzun geçtiği yılların “olgun insan profili” karşısında ne kadar da “idiot” bir kafadır.

Hakikaten anlayamıyorum, bu toplum-sal birey-sel yapı-taşçık birimcikler buraya nereden çıkıp geldiler?
Herzaman dediğim gibi, ve paranoid kalsa da, sanki, “Merih´ten Saldıranlar” filmi… ( Merih mi, o da ne? ).
…………………………..

Panoramik kompozisyon konusunda fotoğrafçının eski usul, medium / large photography tecrübesinden geçmiş olmasının büyük bir faydası olacağı kanaatindeyim ( her ne kadar o tecrübeyi ben de yaşayamamış isem de ).

Çünkü fotoğrafta “leica format geniş açı patolojisi” ile asla ulaşılamayacak olan bir “olgun odak” kavramını var sayıyorum ve bunu doğrudan medium / large photography ile irtibatlandırıyorum. Bahis konusu idealime –tek karede- bugünün 50mp bir dslr´i de ulaşamaz. Çünkü burada bahis konusu olan, olgun odağında (!) planı daha geniş formatta yakalayabilmektir. Yani mesele megapiksel meselesi değil, görüntü geometrisi meselesidir. Eski tabirle “Leica” formatının kifayetsizliğinin sebebi de budur. Yani, sosyo birey-sel camianın tapındığı ve de adına “full frame” dediği frame´in ağaç önünde diz çökmesinin sebebi…
…………………………..

Şu veya bu sensor bir dslr ile bir ağacı asgarî 6 karelik bir matrikse bölmek ( ki, çoğu zaman çok daha fazlası gerekir ) ardından en uygun projeksiyonu tercih etmek.

Sonrasında ton kontrolü kademesi / kademeleri geliyor.
Mevcut dönemde çok pozlu ( bracket ) çekim kaçınılmaz. Ki, konu üzerine eğilmeye temayüllü herkes farklı tarzları tercih edebilir. En yaygın bracket, bilindiği üzere, 3´lü seri oluyor. Bu ise, 6x3 demek oluyor.

Fakat, ağaç kendi karakteristiklerinde –meselâ taksonometrisine göre- farklı odak derinliklerine sahip ise, o takdirde farklı odak pozları da gerekecek demektir. Odak derinliğinde enaz 2 set poz daha ilave olur ise işlem daha da kabarmış oluyor. Yeni nesil kimi programlar görüntülerdeki net sahaları tesbit edebildiklerinden ton kontrolünü odaklama bakımından da destekleyebiliyor olmaları çok yardımcı oluyor. Aksi takdirde, post proses olarak nihaî görüntü üzerinde fazladan çalışmak gerekir ( compositing ).

Birey-sel sosyallerin uzak oldukları hususlardan biri de, CG aleminin klasiklerinden olan, “camera tracking” faslıdır. Panoramik kompozisyonunda bir ağaç fotoğrafında görüntü her ne kadar photogrammetry´ye uzanan bir derinliği şart koşmayıp 2 boyutlu kalıyor ise de, görüntü eşleştirmenin esaslı bir yeri var.

Ağaç, genel olarak karmaşık bir gerçeklik olduğundan, aynı ağacın farklı kesimlerine dair görüntülerinin üst üste bindirilmesinde ( overlay ) incelikler bekliyor. Çünkü hele ki, yapraklı ağaçların rüzgâr altındaki hallerini eşleştirmek meşakkatlidir ve ahalinin ya hiç bilmediği veya kolayca sığındığı “anti-ghosting” destekleri pek sökmez. Şu halde, konunun bir de “maksimum kontrol noktası” yönü bulunuyor. Dijital dünyada “kalite” maksimum sampling üzerine kuruludur.

Bir ağacın panoramik kompozisyonunda tercih edilen program / programlar ne kadar etkili olurlarsa olsunlar, nihaî compositing çalışması kaçınılmazdır. Bu ise “hafifoda”da olamayacak olan bir mesaidir. Çünkü “photo editing” işinde esas olan compositing´tir.
………………………………

Görüldüğü üzere “nasıl yapıldığını” değil, “ne olduğunu” anlatmaya çabalamış oldum.
Siz hiç “İnşaat mühendisliği şudur, gelin size –nasıl olduğunu- anlatayım” diyen salak bir mühendis gördünüz mü? Adına “oda” denen devlet yani dikta beslemesi o ….lardan, hiç, “bilgi paylaştıkça bilmem ne olur” gibi bir lâf duyabilir misiniz? Duyamazsınız, çünkü paylaşacak kadar geri zekâlı veya en azından “amatör” değillerdir.

Personal Computer + Internet Döneminde ben de sayısız “tutorial” seyrettim. Fakat aç kalmamak için bilgilerini satmaya razı olup o tutorial´leri çekerek onların satılmalarını bekleyenler de esasen salak değillerdir.

Bendenizin, bu 3. Dünya çiftliğinde adına “ebeveyn modu” dediğim bir işgüzarlık var:

- Efendim, oğlumuz ne iş yapar acaba ( altın bilezik ? )
- Hay hay efendim, bizim oğlan maşallah ….. mühendisi çıktı, o sizin bildiklerinizin(!) hepsini yapar…

Hele ki, “Computer” değil de “bilgisayar” dedik mi,

- Amcası, maşallah bizim oğlanın da bilgisayarı var, o da yapıyo öyle şeyler.
derler.

( Allah´tan uzun zamandır masaüstünden avuçüstüne düştüler de o idiot aynasına bakınmaktan laf yetiştirmeye de fırsat bulamıyorlar )
………………………..

“Olgun bir insan” olarak tabir ettiğimiz tabloda o insana “olgunluk” olarak layık gördüğümüz vasıf, hayatın şarlatanlıklarını yutmayıp –onlara karşı- tavır alabilmesidir.
Yani, olgun insan, hayatın populist vitrinlerinin nasıl da şişirme ve de tabi ki onların arkalarının nasıl da boş olduğunu teşhis edip bunu net iradesiyle seslenebilen bir insandır.
Halbuki diğerleri, hele ki bu gibi 3. Dünya çiftliklerinde, aynı tiyatroda rol alabilmek adına, o vitrine tamah eden cücelerdir...
Fotoğraf, sadece “ağaç” halinde değil, hiçbir surette “onlarla” olamaz.
Hatta, onlarla “hiçbir şey” olamaz…
Olabilirmiş - varmış palavraları / furyaları, -eninde sonunda- hakikatin balyozu altında patlayacaktır.

Mesut Demirhan
Eskişehir – Eylül 2017

ormanci Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön