View Single Post
Eski 28-11-2016, 23:46   #9
emrahc
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 14-11-2016
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 8
Malç mucizesi (!)

Komşunun bahçıvanına kıl kapmıştım. Bütün bilmişliği ile bana akıl verilken aslında desteksiz sallamaktaydı.

Adam toprağı, bitkisel hayattaki bir hasta gibi, kendini de hayat kurtaran doktor gibi görüyordu. Onsuz bitkiler, bir gün bile yaşayamazdı. O, bütün ekipmanları ve (parasını komşumun ödediği) gübre, ilaç, zehir vb ile toprağı hayatta tuttuğunu düşünmekteydi.

Ve bahçıvana göre benim bahçenin toprağı ölmüştü ve onu artık toprağa gömmenin vakti gelmişti. Ama bizim başka bir planımız vardı.

Internet'ten bu konularla ilgili okumaya başlayınca, benim kafama daha uygun gelen başka anlayışlar olduğunu gördüm. Toprağa, pahalı bir yaşam destek ünitesine bağlanmış, bitkisel hayattaki bir hasta gibi yaklaşmak yanlıştı. İki tane domates yemek için tam teşekküllü bir hastane kurmak gerekmiyordu. Eğer öyleyse "ben almayayım, manav bana yeter" diyecektim.

Tam bu sırada Ruth Stout Hanımefendi'nin kullandığı yöntemler ile ilgili yazılara denk geldim. Ruth Hanım, toprağı kalın bir malç tabakası ile kaplamak dışında neredeyse başka hiçbir şey yapmıyordu. Kalın malç tabakası, zamanla parçalanarak toprağa gerekli olan maddeleri sağlıyor, hem de toprak organizmalarının çoğalması için uygun ortam oluşturuyordu.

Bunun dışında, organik tarım, permakültür, toprak organizmaları vb konular ile ilgili de bir sürü yazı karıştırdım. Mesela bir de Japon bahçıvan Masanobu Fukuoka var ki onun düşüncelerini de çok beğendim. Bizim komşunun bahçıvanı ile karşılıklı oturtup konuşmalarını izlemek isterdim doğrusu.

Masanobu Fukuoka, doğanın zaten neyi yapması gerektiğini bildiğini, bizim yapmamız gerekenin sadece doğayı gözleyip anlayarak en az müdahale ile ondan nasıl faydalanabileceğimizi bulmak olduğunu savunan birisi.

Bu arada şuna da değinmeden edemeyeceğim. Pratik uygulamaları açısından oldukça benziyor olsa da Fukuoka ve permakültürün olaya yaklaşımı oldukça farklı. Fukuoka, "doğaya en az müdahale ederek neler yapabiliriz"e kafa yorarken; permakültür, "biz doğayı kavradık, bu bilgiyle dünyayı nasıl şekillendirebiliriz" derdinde... Yani bilgisine güvenen ve bu bilgiyle her şeyi kontrol etmeye çalışan batı kafası permakültürde hakim... bence...

Neyse bahçeye geri döneyim. Kolaycı biri olarak bütün bunlardan çıkardığım şuydu: Eğer toprağı malç ile kaplarsam olay tamamdı. Böylece toprak yeniden sağlığına kavuşacak ve kendi yöntemlerini kullanarak fazla bir destek gerekmeden bolca ürün verecekti.

Bu nedenle kurumuş yapraklar, budanmış dallar, çürümüş otlar vb ne bulduysam bunlarla toprağı kapladım. Çevreden birkaç yüz soluncan toplayıp malçın altına bıraktım. Organizma transferi olsun diye ormandan aldığım çürüntüleri benim bahçeye serptim. Malçın altı sürekli hafif nemli olduğu için çok az sulama yapıyordum.

Bunlara Nisan ayı gibi basladım ve Mayıs ortalarında fideleri bahçeye diktim. Şimdi sıra bolca ürün alıp kıl bahçıvanı madara etmeye gelmişti.

Yaz sonu itibari ile kıl bahçıvan, benim 3 katım ürün aldı ve şu an nerede hata yaptığımı arıyorum.

Eklenen Resimler
 
emrahc Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön