View Single Post
Eski 21-09-2016, 22:27   #21
Doku_Kültürcü
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 11-02-2007
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,117
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi birnefestoprak Mesajı Göster
Türkiye'de hemen her alanda görülen yaygın bir davranış biçimi var: Sürekli şikayet etmek ve bütün olumsuzluklardan hep başkalarını sorumlu tutmak, insanların kişisel sorumluluklarının bilincinde olmaması.

Burdaki konu başlığı hakkında sayfalar dolusu analiz yazan yazarların ve akademisyenlerin eline çapayı küreği alıp toprağı işlediği, ekim alanı daralan bir tohumun yayınlaşmasına katkıda bulunduğu gün gelmeden hakikaten boşa konuştuklarını söylemekten başka diyecek birşey bulamıyorum. Konferans önemlidir ama konferans bildirisi yayınlamak, herhangi bir konuyu çözmüyor.

Türkiye'de zayıf ve yetersiz olan bir başka konu ise STKler. Odaklanamıyorlar, bir işe girişiyorlar sonra "bu olmadı" ya da "bu bitti, şimdi de başka birşey yapalım" diyip bırakıyorlar ve başka bir konuyla uğraşmaya başlıyorlar. Her bir projenin üstünde zaman harcayacaksınız, oturup düşüneceksiniz, katılım sağlamak için uğraşacaksınız, sabırlı olacaksınız. Aynı anda birkaç projeyi de sürdürebilirsiniz ama üstünde 1-2 yıl çalıştıktan sonra bir projeyi başarıyla tamamlamış olmuyorsunuz*.

GDO konusunda kapsamlı literatür çalışmalarının yapılması, yabancı çalışmaların Türkçeye çevrilmesi, konunun gelişmelerle birlikte sürekli takip edilmesi, halkın bilinçlendirilmesi için aklı başında makalelerin yazılması tabii ki gerekiyor ama şunu kabul edelim ki, sadece analizle ne tohumları kurtarabilirsiniz ne de global GDO şirketlerini durdurabilirsiniz. Mücadele devam ederken, bir yandan da somut sonucu olan işler yapmalısınız.

Örneğin:
- Tohum bankaları ülkelerden tohumları topluyor sonra onların hepsini GDOlu tohum üreten global şirketlere veriyor. O şirketler de o tohumları, GDOlu tohum üretiminde kullanıyor.

Bu çok yaygın görülen bir iddia, komplo teorileriyle birlikte düzenli şekilde pişirilip pişirilip önümüze konuyor. Peki bu iddiada bulunanlar, o bankalardaki tohumları bulup buluşturup çoğaltmak için bir çaba sarfediyorlar mı ya da o tohumlar çok nadirse, o tohumları zamanında kaybedenlerin akılları nerdeymiş ve neden önlem almamışlar?

Atatürk, orman çiftliğini süs olsun diye kurmadı. O çiftlik kurulduktan sonra çok sayıda tohum üretim çalışması yapıldığı da muhakkak. İki anaç tohumu tozlayıp stabil yeni bir çeşidin üretiminde, herhangi bir yabancı gen transferi olmadan kullanmanın zararı nedir, bunu da anlayamıyorum.

Türkiye'de 2010 yılında kurulmuş bir tohum bankası var. Önemli olan, bu banka hakkında komplo teorileri peşinde koşmak değil, bankanın nasıl çalıştırıldığını sorgulamak. "Banka, tohumları yerli çiftçiyle paylaşıyor mu, tohumları çoğaltmak için işi bilen amatör üreticilerin, köylülerin, STKlerin, üniversitelerin, yerli tohum şirketlerinin tohumluk üretimine açmış mı; tohumlar çeşitli besin özellikleri bakımından incelenmiş mi, tohumlar toplum faydası için nasıl kullanılacak?" gibi soruları sormak daha uygun değil mi?

*Bence yerli tohum konusunda en istikrarlı ve ilginç çalışmaları yapan kurum Can Yücel Tohum Merkezi.
Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü, gen kaynakları açısından unutulmaması gereken bir kurumdur. Biyoçeşitlilik ve Genetik Kaynakları

Doku_Kültürcü Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön