View Single Post
Eski 07-04-2015, 00:25   #3
Kadim
Ağaçsever
 
Kadim's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-11-2006
Şehir: Zonguldak
Mesajlar: 63
BENİM HİKAYEM

Doğal olanı özgürlük gören, kalıplaşmış fikirlerin anarşisti, paylaşmayı seven, geleneği ve geçmişi birikmiş deneyim hazinesi görüp, hakkettiği değerini veren ancak yenilikten, değişimden ve gelecekten endişe duymayan, nihayetinde coşkunun anda gizli olduğunun farkındalığına erken yaşta varıp, şükrünü lafla değil de icraatla yapma gayreti ve iradesini gösterecek bir kişilik yapısına ulaşana kadar, çok sular geçti bu köprünün altından. İnsan makamı köprüdür, üstüne yerleşilmez, geçicidir, yalnızlık da meyvesidir, değerini bilene. Dünya hayatına bağlanırsan seni betona hapseder, aldatır. Doğalın farkına varırsan ve teslim olur, kabullenirsen seni özgürleştirir. Olgunluk acıyla değil coşkuyla yeşerir, huzur bulursun. Cümle varlığı bir görürsen, dağdaki taşı, evdeki aşı, yüzdeki kaşı kardeş bilirsin. Depresifliğin, manyaklığın, psikopatlığın ilacıdır varlığı birlemek. Belki biraz deliliktir ama bilinçli bir delilik.

İşte böyle girdi hayatıma hayvan, bitki, börtü böcek ve hatta toz toprak su ve gökyüzü sevdası. Lakin insanın eline tüm imkanlar hemen geçmiyor. Benim yaptığım gibi sırf bu sevda için, insan yıllardır bulunduğu şehri, metropolleri terk edebilir. Hatta gelecek nice kaymaklı teklifleri bile geri çevirebilir. Küçüklüğümüzdeki uçsuz bucaksız çayırları, ekilmiş tarlaları bulamasak ta, beton ağaçlarda yaşamaktan iyidir, insanlığın özünden kopmadan yaşamak. İnsanlık için yine de bir umuttur doğala olan hasret.

2004 yılıydı sanırım, betondan bıkmaya başladığım, insanlara küstüğüm ve kendi içime doğru çıktığım yolun başlangıcı. Bir kaç yıl sonra da agaclar.net üye olup takip ettiğim forumlardan biri oldu. Şehrin derinliklerinde bir nebze olsun nefes olmuştur agaclar.net.

Agaclar.net üyesiysen şehirde dahi taşların arasındaki bir bitkinin farkına varırsın. Bu sevda insanı şehirden koparır ve en makul şekilde hiç değilse memleketinde yaşamaya mecbur eder.

Döndük memlekete...

Vahşi arazi, ne ararsan var. Envai çeşit yemişi, meyvesi, ağacı, hayvanı, börtüsü, böceği... Çoğu yaşıt göçüp gitmiş metropollere ve yurtdışı gurbete. Hatta öyle derler ki Devrek'te olmayan Devrekli sayısı, nüfusun beş katıdır.

Dolandım durdum ağaçların, çalıların arasında. Hepsine tek tek baktım, dönüp bir daha baktım. Doğal olan bir çok değer teker teker yok oluyor. Betonlar buraları da kaplamaya başlamış. Villalar, Toki'ler... İlk yıl birşey yapamadım. Kuşburnu, böğürtlen, yemişen, çitlenbik, yabani üzüm topladım. Kiminden reçel, kiminden helva yaptık.

Onca sene üniversitelerde okuyup, işlerde çalışıp bir işe girmemek olmazdı deyip işe girdim. Evlendim. Bir de oğlum oldu. Sonra konutumuzun ufak bahçesi için anama yardım eder oldum. Bir gün evimizin yanı başındaki arazinin farkına vardım. Sordum burası nedir, doğdum doğalı boş, mahallin en ihtiyarı da doğdu doğalı boşmuş öğrendim. Boş duracağına, biri çık diyene kadar ben buranın küçük bir kısmına bahçe yapayım dedim. Bütün komşulardan icazet aldım ve vurdum kazmayı toprağa. Herkes burası ekilip biçilmedi, burda bişi yetişmez dese de ben denemeyi kafama koymuştum bir kere. Hatta kimisi dalga bile geçiyordu.

Ağaçlar.net'ten edindiğim bilgilerle ve farklı olana olan merakımla ilk senesinde bile coştu bahçe. Herkesin ektiğini ekip dikmedim ben. O kısmıyla anam ilgilendi. Garip garip yerlerden gelmiş garip garip meyve sebze. Afrika patlıcanından, kırmızı bamyaya, Fransız kavunundan, mum biberine, Hindistan yuvarlak kabağından (Tinda), Pakistan havucuna değişik değişik bir şeyler ektim gitti. Dalga geçenler tek tek gelip bir bir incelediler yetişen meyve sebzeyi. Benim onlardan öğrendiğim kadar onlar da bende öğrenir oldu. Çok güzel ürün aldım ama nazar değdi sanırım. Bir kaç kez hayvanlar girmiş içeri zorla, mahvoldu yetişenler. Bu sene paletlerden çit yaptım. Dikenlerle de kapattım. Öyle kalıcı şeyler yapmıyorum, ne de olsa geçici.

Bu sene tropik meyvelere de merak saldım. Bir de delilik bu ya Aralık'ta domates tohumu ektim kapalı balkona, sonra biraz brokoli, çeşit çeşit fasulye. Sonra internetten temin ettiğim tropik meyve tohumlarını ektim. Ağaçlar net üyelerinin Tinda tohumlarına karşılık hediye ettikleri tohumları ektim. İşim nedeniyle tanıdığım uzakdoğulu arkadaşlar sağolsun bilmediğim bir kaç tohum da göndermişler -hala da ne olduğunu bilmediğim var- onlar da viyollerde hala. Bahçeye de bezelye, sarımsak, soğan, eşek baklası, ıspanak, dere otu, nane, tere, marul, kıvırcık, roka... uzayıp giden her elime geçen tohumdan az biraz ektim. Büyüdüler bezelyeler, baklalar, soğanlar, ıspanaklar. Daha ekecek çok şey var.

Bu sene biraz uzun sürdü soğuklar, Nisan'da bile kar var. Bir türlü şaşırtamadım domatesleri. Belki kimisi 50-60cm'e yaklaştı, çiçek açma noktasına geldi. Tropik meyveler de bekliyor şaşırtılmak için özellikle kiwanolar.

Böyle böyle devam eder bu yazı, ne zaman gelecek sıcak günler bekliyoruz yazı...

Kadim Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön