View Single Post
Eski 29-11-2014, 23:28   #37
sader_5
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 20-11-2014
Şehir: İzmir-İstanbul
Mesajlar: 15
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe Mesajı Göster
Sn.Sader,

mesaj #14

Mesaj #18

Mesaj #24

Halk arasında mantolama denilen şey, TS 825'de tarif edilen esaslarda ve standartları tanımlı malzemelerle binaların tavanlar dahil dış yüzeylerine yapılan ısı yalıtımıdır. Son zamanlarda rastladığımız standart dışı malzemelerle usulüne uygun yapılmayan imalatlar TS 825'de anlatılan ısı yalıtımını zararlı yapmaz.

Bu tarz ısı yalıtımı zararlı değildir.

Beyefendi, TS 825 in detaylarına vakıfım, ama burada o kadar çok çelişki ve yanlış husus var ki nereden başlayacağımı bilemiyorum. Sizinle olan yazışmamız, küçük çocuklarının laf yarışına benzemeye başladı. Ben size bir şey için "bu şekilde olması doğrudur" diyorum, siz ise evet mantıklıdır deyip gerçek hayatta pratiğe geçirilmesi mümkün olmayan deneyleri örnek veriyorsunuz. Bu husuları birazdan ayrı olarak cevaplayacagım.

Herseyde önce TS 825 bir standart değil, yönetmeliktir. Google da ararsanız değişik versiyonları bulabilirsiniz, bu da (Türkiye de ki her yönetmelikte oldugu gibi) verilen kararların da sürekli olarak revize edilmesinden kaynaklanmaktadır. Size garanti ediyorum, TS 825 en az on defa daha revize edilecektir. Ben bu konularla ilgili bütün gercekleri birazdan yazacagım, soylediklerimin teyidini yapmak size kalmış.

TS 825, aynı bizim medeni kanunumuz gibi yurt dısındaki standartların bir karması halinde duzenlenmis bir kurallar zincirinden ibarettir. Uygulanan standartların hic biri bize ait olmadıgı gibi, Türkiye şartlarında uygulanması ve takip edilmesi son derece zordur. Kanun çıktıktan sonra büyük şehirlerde (küçük illerden bahsetmiyorum bile) ne kadarına uyulduğuna bakınız.

Bu yönetmeliğin asıl amacı, en iyi yalıtım yönteminin belirlenmesi veya vatandaslara en uygun ürünlerin sunulması tabi ki degildir. Bu kanunla yapılan olay, piyasadaki mevcut malzemeler ile fazla ugrasa girmeden nasıl bir sistem kurabiliriz düşüncesinden ibarettir.

Bunun sebebi ise Türkiye deki müteahhitlerin %90 ının tabiri caizse "eğitim düşmanı" oluşudur. Tipik bir kent müteahhitini düşünürseniz ne demek istedigimi anlarsınız.

İkinci vahim vaka ise Türkiye de yalıtım sektörünün (her seyde oldugu gibi) tam bir rant alanına donusmus olmasıdır. Isı yalıtım dernegi olan IZODER in uyelerine ve bu firmaların yaptıkları ürünlere bakın. Eger bu piyasada is yapıyorsanız bu firmaların kimlere ait oldugunu ve hangi milletvekillerinin bu firmalarda pay sahibi oldugunu bilirsiniz. Eger bu piyasadan degil iseniz, ben soyleyeyim, tahmin edeceginizden cok daha fazla. Yani burada yine bir danısıklı dovus soz konusu. Bu kafa yapısı ne yazık ki Turkiye de standart halini almıs durumda.


Kış aylarında yapılacak en iyi uygulama da iç cepheye reflekte malzeme sürülmesi/kaplanması değildir. Reflekte boya sürülmesi en kolay uygulama olabilir ama enerjinin korunabilmesi için dış cephede ısı yalıtımının olması en iyidir.

Bir binanın çatı altındaki odalarının tavanına ısı yalıtımı adına yapılacak en mantıklı ilk uygulama da tavana sürülecek reflektif boya değildir. Tavana reflektif boya sürülebilir ama tavan üzerinde mutlaka usulüne ve standartlarına uygun ısı yalıtımı olmalıdır.

Kış aylarında yapılacak ilk (tekrar ediyorum ilk) uygulama reflektif yalıtımdır. Daha önceden de defalarca soyledigim gibi, tabi ki dış cephe yalıtımın olması işleri çok daha kolaylaştıracaktır. Ama gözden kacırıdıgınız cok onemli bir husus var. Onu da asagıda bulabilirsiniz.

Yeni yapılacak bir binada, ruhsat alabilmek için Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği ve Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliğinde tarif edildiği üzere ısı yalıtımı projesi yapılması zorunluluğu vardır ve gerek mevzuatta gerek standartlarda bahsedilen binaların dış cephelerine yapılan yalıtımdır.

Gerek projelerde, gerek uygulamada bu standartta tanımlanan esaslara ne kadar uyuluyor, ayrı mesele.

Soyle izah edeyim, bahsedilen kanun yürülüge girdikten sonra İzmir´de (Türkiye nin 3. büyük şehri) yeni yapılan binaların sadece %22 sine dış cephe yalıtımı uygulandı. Peki bu binalar ruhsatsız mı? Hayır, hepsinin ruhsatı var. Ne yazık ki uyanık mantolamacılar insanları yanlış bilgilendirip, Enerji Verimliliğini arttırmak için çıkartılan yürütmeliği neredeyse "mantolama kanunu" olarak lanse ediyorlar. Bu sahtekarlıktan baska birsey degildir ama vatandas bu gercegi ogrendikten sonra is isten coktan gecmis oluyor. Yukarıda linkini verdiginiz yönetmeliğin tamamını okuyun lütfen, bina ya ruhsat verilemden önce alınması gereken EKB için kaç farklı alanın kontrol edildigine bakın. EN az 20 tane, gel gelelim insanlar sanki mantolama yaptırmayan binalar belge alamıyacakmıs zannediyor. Siz berbat bir binaya mantolama uygulayın ben ise pasif bir binaya hic bir sey yaptırmayayım, emin olun sizin binanızdan kat ve kat üstün not alacaktır. Burada onemli olan binanın toplamda ne kadar enerji verimliliğine sahip oldugudur. EKB belgesini mantolama yaptırmayan binalar alabilir. Tek husus, belki puanları daha düşük cıkar. Aylardan beri EKB alan binaların ne avantajlara sahip olacagı konusuluyor. Bina ruhsatının verilmesi ve satış sırasında değer artışından bahsediliyor fakat onun dışında kesinleşmiş hiç birşey yok. Bir ara "EKB alınan binalar dogalgazı daha ucuza alacaklar, çöp vergisinden muaf olacaklar" gibi seyler soylendi, onlar bile havada kaldı. Asagıda Amerika yı ornek vermissiniz ama o pek dogru bir secim olmamıs onunda sebeplerini asagıda belirteceğim.


Türkiyedeki mevzuat ve standartlarda radiant bariyer kullanımı ile ilgili bir ısı yalıtım yöntemi mevcut değil.

Bu konu hakkında İzmir ve Ankara da TSE ile gorusmelerim oldu. Karar mercisindeki bir müdürün sozlerini aynen aktarıyorum. "Beyefendi, bizde bu ürünlerin işe yaradığını biliyoruz fakat TSE bünyesinde reflekte malzemelerin standartı henüz oluşturulmadı, o da bizim elimizde olan birşey değil. Bizim o standartı olusturabilmemiz için yukarıdan (müdürlerden bahsediyor) talimat gelmesi gerekli, biz kendilerine öneride bulunsak bile etkili olacagını sanmıyorum" şeklindedir. Acaba neden halk için yararlı bir teknoloji, tavsiye edilmesine ragmen standart kapsamına alınmıyor? Sanıyorum bunun sebebini bu ülkede yaşayan herkes az çok tahmin edecektir.

Türkiye de "TS" ile baslayan standartların bir cogunun, ASTM ve ISO dan alındıgını görebilirsiniz. Bunlar bire bir aynı olan standartlardır. ASTM C177, ISO 8302 ve TS ISO 8302 bir biriyle eş değerdir. Gel gelelim bu standartların tamamı TSE tarafından akredite edilmemektedir.


Türkiyedeki mevzuat ve standartlar bağlayıcı ve asgari uygulanması gereken şeyler olmakla birlikte, enerji tasarrufu, ilave konfor sağlanması adına fazladan yapılabilir tekniklerin uygulanmasına da engel değil.

Bu yüzden başka bir ülkeye bakalım. Amerikan Enerji Bakanlığının Yalıtım Tipleri isimli dökümanına bakalım.

Yalıtım Tipleri tablosunun altıncı satırında "reflective systems" olarak radiant yansıtıcılara yer vermiş.

Radiant Bariyerler ve Yansıtıcı Yalıtım Sistemleri başlığından bir paragraf;

"Unlike most common insulation systems, which resist conductive and sometimes convective heat flow, radiant barriers and reflective insulation work by reflecting radiant heat away from the living space. Radiant barriers are installed in homes -- usually in attics -- primarily to reduce summer heat gain, which helps lower cooling costs."

(Paragrafları oldugu gibi gonderebilirsiniz sayın MeyveliTepe)

"Isının temas ve taşıma yoluyla transfer edilmesini zorlaştıran diğer bilinen yalıtım sistemlerinden farklı olarak radyant bariyerler ve yansıtıcı izolasyon, radyant ısıyı yaşam alanlarından uzağa yansıtarak çalışır. Radyant bariyerler evlerde öncelikle soğutma maliyetlerini azaltmak üzere yaz sıcağı kazanımını azaltmak üzere -genellikle çatı boşluklarında- kullanılır."

Son paragrafta da şöyle denmiş.

"Radiant barriers are more effective in hot climates, especially when cooling air ducts are located in the attic. Some studies show that radiant barriers can lower cooling costs 5% to 10% when used in a warm, sunny climate. The reduced heat gain may even allow for a smaller air conditioning system. In cool climates, however, it's usually more cost-effective to install more thermal insulation."

"Radyant bariyerler sıcak iklimlerde, özellikle soğutma hava kanallarının tavan arasına yerleştirildiği durumlarda daha etkilidir. Bazı araştırmalar sıcak, güneşli iklimlerde radyant bariyerlerin soğutma maliyetlerini %5 ila %10 arasında düşürdüğünü gösterir. Elde edilen ısı azalması sayesinde daha küçük bir soğutma sistemi kullanılmasını dahi sağlayabilir. Ancak soğuk iklimlerde daha fazla ısı yalıtımı yapmak genellikle daha maliyet etkindir."

Buradan da anladığımız sıcak mevsimde yüzey ısısının azaltılması yansıtıcı bariyerlerin en etkin olduğu kullanım şekli. Binaları ve yaşam alanlarını soğuktan korumak reflektif yansıtıcıların temel işlevi değil.

Gozden kacırdıgınız en onemli husus, ABD´de "home insulation" dendigi zaman kastedilen, müstakil Amerikan tarzı evlerin yalıtımıdır. Eger apartmanların yalıtımına örnek arıyorsanız Residential/Commercial Building Code a bakmanızı tavsiye ederim. Gel gelelim o bile Türkiye´nin durumuna tam karsılık olmayacaktır. Cunkü kıta ülkelerinde deprem riski ülkemize oranla cok daha az oldugundan (yapı konusundaki artılarından bahsetmiyorum bile) binaların yapımında kullanılan malzemeler tamamen farklıdır. Türkiye ise insanların çok büyük bir kısmı apartmanlarda yaşamaktadır. Bunun dezavantajı ise insanların (üst katları çatı veya boş daire olması durumunda çatı yalıtımı konusunda sıkıntı çekmeleridir. Ayrıca ABD´deki mustakil evlerde tavan arası mevcuttur (taş yününün en kalın uygulandıgı alan). Duvarları ise daha ev yapılırken betondan degil (drywall ve plywood denilen) iki katman halinde bulunan ve arasına izolasyon malzemesi yerleştirilebilen ürünlerden oluşmaktadır. Bildigim kadarıyla Türkiye de bu tarz malzemeleri apartmanlarda kullanan muteahhit pek yok! Ben kendim uzun yıllar ABD de yaşadım, sizin verdiginiz site de reflektif yalıtımı o sekilde belirtmesinin sebebi, konduktif yalıtım konusunda zaten 50 tane ürün alternatiflerinin olusundandır. Size önceden de belirttim. Reflekte ürünlerin en belirgin özelligi yansıtıcı olmalarıdır, fakat konduktivite ozelligi sıfır degildir (sayet mantolama ve taş yününün reflektivite özelliği sıfırdır) kaliteli bir reflektif malzemenin hammaddesi 1800-1900 dereceye kadar (konduktif) olarak dayanmaktadır. Bu malzemenin reçine içerisindeki oranı ise %15 ile %20 arası değişir. Bu miktada ki ürün bile iç cephelerdeki sıcaklıgın 22-24 derece arası oldugunu düşünürsek önemli ölçüde etkili olmaktadır.




Zaten iç havanın duvardan soğuk olduğu durumdan bahsetmişim, değil mi?


Bahsediyorsunuz da sizin yerden ısıtma sisteminizin enerji tüketim miktarını test etmek için yaptığınız uygulamanın normal bir vatandaşa ne ifade etmesi gerektiginden bahsetmiyorsunuz.


Benim için verdiğiniz yanıtları okumadan yazdığımı söylemişsiniz ama sanırım siz eksik okumuşsunuz

Birincisi, belirttiğim üzere bu bir kaç kez tekrarladığım bir deney idi. Yoksa ikide bir pencereleri açıp havayı komple değiştirmiyorum.

O zaman pratikte uygulaması olmayan bir deneyin pek bir anlam ifade etmeyeceğine sizde katılıyorsunuzdur? Bu uygulama bana Türkiye´de radyan malzemeleri pazarlamaya calısan insanların, ürünü yakarak test etmeye calısmasını hatırlattı

Deneyde yazdığım üzere havayı değiştirmek suretiyle evin içindeki havayı soğutuyorum. Aynen yazdığınız gibi evin içindeki havayı soğutuyorum, ki ısıtma sistemi devreye girmeden bina evdeki havayı ne kadar bir sürede ve ne ölçüde ısıtacak göreceğim. Niye derseniz, merak işte

Aslında tabii ki kuru bir merak değil. Temel dahil yaklaşık 200 ton ağırlığında ve tamamı hiç boşluksuz dış izolasyona sahip binanın absorbe etmiş olduğu enerji, ev içindeki yaklaşık 400 m3 ve toplam 510 kg ağırlığındaki havayı ısıtmada bana ne kadar tölerans sağlıyor onu anlamak. Bu da boş bir anlama hevesi değil tabii. Ev içi ısıtma sisteminin devreye girişi, depolanmış sıcak suyun optimum kullanılması ve suyu ısıtan sistemin minimum devreye girişi ile maksimum enerji tasarrufu elde etmede doğru ayarların yapılabilmesi için gereken bir şey idi. Yaptığım tek deney de bu değildi elbet.

Ne güzel deney yapmışsınız, şayet ısı yüklenmesini ve salınımını test ederken 200 ton agırlıgındaki (bosluksuz) betona (dansitesi ne olursa olsun) dış tan yapıştırma bir köpüğün %3-4 den fazla zaglamayacagını bilmenizi isterim. Sayet imkanınız var ise aynı deneyi benzer bir betonarme binada, fakat mantolama olmadan yapın. Cok büyük bir fark cıkmayacagından emin olabilirsiniz. Burada ısının çok büyük bir oranını depolayan betonun kendisidir, dış cephedeki malzeme değil.


Normal bir daireden bahsetmişsiniz. Buna göre içerideki ısının sabit kalabilmesi için ev içindeki ısıtmanın da sürekli olması lazım. Yani soba veya şömine sürekli yanacak, kalorifer sisteminde sürekli su dolaşacak vs. 1 dereceyi geçmeyen dalgalanmalar tölere edilebilir belki ama daha fazlası bir çok kişi için rahatsız edici olabilir. Oysa benim istediğim hem enerji harcayan ısıtma sistemi günde en fazla iki kere devreye girsin, hem de ısı dalgalanması 1 dereceden fazla olmasın

Sürekli derken, ısı kaynagının sürekli calısmasından bahsetmiyorum, içerisindeki havanın sürekli olarak aynı sıcaklıkta kalmasından bahsediyorum. Tabi ki termostatlı bir ortamda sistem kendini acıp kapatacaktır. Sizin paragrafın sonunda yazdıgınız (isteğiniz) sadece pasif evlerde mümkün olmaktadır, ne yazık ki Türkiye deki müteahhitler için fazla masraflı ve uğraş verici bir yöntem.

İyi bir yalıtıma sahip bir bina emmiş olduğu enerji sayesinde içindeki kendisinden yaklaşık 400 kat daha az bir kütledeki hava ile dengede kalmaya çalışır. Ellerimizi duvara yapıştırmamıza gerek yok.

Dengede kalmaya çalışır ama kimse bu yöntemle evini ısıtmaz, gerçek hayatta uygulanamayacak bir teori nin insanlara faydası nedir onu hala anlayamadım...


Bunu daha önce tavan izolasyonu hakkında sorduğum soruya verdiğiniz yanıta istinaden yazmıştım. Burada yazdığınız doğrudur. Farklı çalışma prensiplerine sahip malzeme ve bunların doğru uygulanması ile maksimum kazanç sağlanır.
Sayın meyveliTepe,

Dikkat ettiyseniz ben hic bir markanın reklamını yapmıyorum, yanlız su gercegi lütfen göz ardı etmeyin. Turkiye (umuyorum ki bu ileride degisecektir) bugunku haliyle surekli olarak batıyı yakalamaya calısan fakat tam bir işin püf noktasını cozecekken, bu islerin ne kadar zor oldugunu anlayıp kendine gore alternatifler geliştiren (halk diliyle çakma) bir ülke konumundadır.

Duvar malzemesinin arasına (yüzeyine değil), tavan arasına ve bodrum katlarına uygulanacak sağlık tehdidi taşımayan (cam yünü, taş yünü) gibi malzemelere sonuna kadar destek veriyorum. Gel gelelim binaların dış yuzeylerine yama gibi tutturulan her türlü malzemeye ise karsıyım.

Bu ürünler hem yasaklanmaya başlandı, hemde inşaat mühendisleri dahi bu ürünleri savunabilecek bir alan bulamamaktadırlar (şayet bu malzemeleri satmıyorlarsa)

Sizden ricam, tavsiye etmeye calıstıgınız mantolamanın artı ve eksilerini objecktif olarak araştrdıktan sonra düşüncelerinizi paylaşmanız.

Not: Yoğunluğum nedeniyle çok sık cevap yazamayabilirim fakat haftada an az bir defa bu foruma bakmaya gayret edeceğim.

Herkese iyi pazarlar dilerim.

sader_5 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön