Evde yetiştirdiğim bitkilerin içerisinde en çok Japon şemsiyesini seviyorum.
Bana böyle
kafası güzel çiçek lazım. Çiçek dediğin suyu lıkır lıkır içecek.
Dolduruyorum saksısını, iki günde bitiriyor. Sabah işe giderken sislemesini de yapıyorum. Oh mis!
Ne kökü çürüdü ne gövdesi sünger oldu ne de yaprağı mantar oldu derdi var.
Sukulent lobisi alınmasın ama bitki dediğin insana, şöyle bir Kamer Genç edasıyla
“çiçek sulamadan geliyorum” deme karizmasını yaşatabilmeli.
Japon şemsiyesinin formunu da seviyorum. Tam beğendiğim gibi şerit şeklinde yaprakları var. Üstelik çok hızlı uzuyor. Üç ay içerisinde 60 santim boy attı.
Japon şemsiyem, bol ışık alan pencerinin önünde duruyor. Akşam batan güneş üç saat üzerine vuruyor. Bir iki kere suyuna bitki besini karıştırdım ama sanırım bunu çok sık yapmamak gerekiyor.
Ben bitkileri, devrilmelerini engellemek için bir bağ ile birbirine bağlamayı sevmiyorum. Bunun yerine birkaç tane sırık alıp saksısının içerisine diktim.
Bir ay sonra bitki iyice boy atacak ve sırıklar yaprakların arasında kaybolacak. Üç beş tanesi sırığa tutununca; geri kalanlarında, dik duran dallardan destek alarak ayağa dikiliyor. Bunu da çapa şeklindeki yaprakları ile yapıyorlar.
Bir de saksının içerisindeki balçık görüntüsünü kapatmak için saksının içerisine pinpon topları yerleştirdim. Yeni çıkan sürgünler, pinpon toplarını rahatlıkla kenara itip, kendilerine yer açıyor. Toplar, bitkinin gelişmesine de engel olmuyor.