View Single Post
Eski 30-06-2007, 15:59   #15
Metin Y.
Ağaç Dostu
 
Metin Y.'s Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-05-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,374
Geleneksel Türk el sanatlarının baş tacı... Yemeni

A. Tuba Özgür'ün yazısı:
Geleneksel Türk el sanatlarının baş tacı... Yemeni


“..Yemeni bağlamış telli başına,
Zülüfleri düşmüş hilal kaşına,
Henüz girmiş 13-14 yaşına
Edalı işveli köylü güzeli...”

Çocukluğunun ya da gençliğinin bir döneminde bu şarkıyı mırıldananlar olmuştur. Belki sevdiğine belki de hiç ulaşamayacağı aşkına... Bir gelenek, bir anane yemeni... Gelin kızların bohçalarının baş tacı yemeni...

Her kimin olursa olsun, mutlaka kendine özel hani tabiri caizse çeyiz diye adlandırdığımız o küçük ve özel bohçanın içinde mutlaka bir tane de olsa yer alır yemeni. Evet hepimizin ananelerimizden, annelerimizden bildiğimiz yemeniler. Ayrı bir el emeği göz nuru vardır üzerlerinde. Kimi genç kızların ellerinde tığlarla kenar süsleri yaptığı, kimi gelinlik kızın gelin duvağı, köy düğünlerinin baş tacı.

Kültürümüz içinde özel bir yere sahip modern yaşamın çizgisine ayak uydurmuş bir tarz yemeni. Gelinlik kızların, köylü güzellerin al yazmaları, çağdaş kadının saç örtüsü. Bizim insanımız dışında özellikle turistlerinde her zaman ilgi odağı olmuş, boyunlarında, başlarında yer almıştır. El emeği göz nuru ile işlenerek desenleri, renkleri ile bir kültürü ifade etmiş ve o kültürü bu günlere kadar taşımıştır. Bezeme sanatlarından biri olan yazma, yemeni varlığını koruyarak günümüze ulaşan geleneksel el sanatlarımızın başında gelir.

Türk yazmalarının bilinen en eski örnekleri Beylikler dönemine tarihlenir. Yazmaların günümüze ulaştığı en eski örneği ise, Askeri müze’de sergilenen ve Sultan I. Murat’a ait olan, 1389 Kosova Savaşı’nda kullanılan bin sancaktır. XVI yüzyıldan kalma, Topkapı Sarayı’nda bulunan iki tılsımlı gömlek ve Türk-İslam Eserleri Müzesi’ndeki sultan II. Beyazıt’ın tılsımlı gömleği, yazmaların günümüze ulaşan başka örnekleridir. Çeşitli müzelerde sergilenen örneklerin ortak özellikleri bu eserlerin saray atölyelerindeki yazmacıların ve işlemecilerin ortak ürünleri olduğunu gösterir. Ayrıca bu örnekler yazmacılığın sancaktan giyim eşyasına kadar birçok alanda uygulandığının da göstergesidir.

Yazmacılık, karmaşık teknikleri nedeniyle büyük beceri ve ustalık gerektiren bir el sanatıdır. Yazmalar, kullanılan araç gerece ve uygulanan tekniklere göre elle yapılan boyalı dokumalar ve kalıpla yapılan baskılı dokumalar olarak yer alırlar. Yazmacılıkta geleneksel tekniklerin yanı sıra, ustaların geliştirdikleri pek çok teknik vardır. Fakat, tek renkli dokumaların boyamasında genellikle dört temel teknik uygulanır; fırçayla yapılan kalem işi, kalıplı baskı, sıvı boyaya daldırma ve deseni örtücü bir maddeyle maskeleme.

19. yüzyılda teknolojik gelişmelerin verdiği olanaklarla, tahta baskıcılık bir sanat dalı kimliği kazanmış. Humayın, tülbent, mermerşahi gibi kaliteli kumaşların bol miktarda üretilmesinin yanı sıra,yanilin boyaların yaygınlaşması yazmalarda kullanılan renklerin daha da zenginleşmesine neden olmuştur. Boyaların çeşitlenmesiyle yöresel renkler daha özgür uygulanmış ve kültürümüzün zengin öğeleri desenlere yansımıştır.

19. yüzyıldan günümüze ulaşan bohça, kavuk örtüsü, seccade, yorgan yüzü, dolama, çevre ve örtü gibi örnekler, önceki yüzyıllarda görülen türlerin gelişerek zenginleştiğinin göstergesidir. Dönemde; gül, zambak, mine, yıldız çiçeği, çeşitli yapraklar, servi, hurma ağacı gibi bitkisel bezemeler, geometrik bezemeler, bazen tuğra biçiminde tasarlanmış yazılı bezemeler ve kuş figürleri en yaygın bezeme konularıdır. Yazmalarda genellikle antinatüralist üslubun ağır bastığı, yalnız nesnelerin daha gerçekçi bir anlayışla ele alındığı izlenir.

Bu dönemde yazmacılar genellikle Kuzguncuk, Arnavutköy, Samatya, Yenikapı gibi istanbul’un çeşitli semtlerinde çalışırlarmış. Dönemin en kaliteli yazmaları ise Kandilli yazmaları olmuş. Ayrıca Kastamonu, Diyarbakır, Bartın, Zonguldak, Tokat gibi Anadolu kentlerinin yazmaları da yine bu dönemde ün yapmış.

20. yüzyıl yazmalarının Osmanlı döneminden kalma örneklerinde de 19. yüzyıl özelliklerini görürüz. Desenlerinden hiç bir şey kaybetmeden renk cümbüşü içinde baş süsü olarak yerlerini korumuşlardır. Cumhuriyet döneminde yazmaların üretim merkezleri Kastamonu, Tokat, Edirne, Diyarbakır ve İstanbul’un Çengelköy ve Yeniköy gibi semtlerindeki atölyeler olmuştur.

Teknik açıdan dönemin getirdiği en büyük yenilik ise serigrafi uygulaması olmuştur. Buna rağmen, Kastamonu ve Tokat bölgelerindeki atölyelerde günümüzde de ağaç kalıpla yapılan baskıları görmek mümkündür. Seçilen konular, bitkisel bezemeler; kare, üçgen, menderes şeridi gibi geometrik bezemeler; horoz, kelebek, geyik ve insan gibi figürlü bezemeler; kandil sütun, kazan kulbu, minare gibi nesneli bezemelerdir. Bazı örneklerde armalar ve ay - yıldız motifleri de görülür.

Günümüzde geçmişe oranla örnekleri çoğalan yazmacılık Anadolu’da özellikle Tokat’da önemli bir el sanatıdır. Tokat’da yazmacılık “Yazmacılar Han” adıyla da bilinen tarihsel Gazioğlu Hanı’nda halen işlenmektedir.

Bugünlerde yemenileri hemen hemen her yerde görmek mümkün. Gerçekten de bu kaybolan bir takım değerlerimizin yanında sevindirici bir gerçek bu. Köy düğünlerinde, kına gecelerinde gelin kızların başlarında rengarenk, desenli yazmaların cümbüşü keyifli bir görsel ziyafet adeta. Umarım bu görsel şöleni biz ve bizden sonraki nesilde günümüze geldiği şekliyle baş tacı ederek korur, koruyabilir.

Metin Y. Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön