View Single Post
Eski 09-11-2013, 22:11   #13
leventali
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-08-2013
Şehir: Mersin
Mesajlar: 617
Nedense hiç hüsrana uğramadım! Yaklaşık 10 yıldır fuarlara gitmiyordum pek bir şey değişmemiş fuarcılık anlayışımızda. Hakkını yememek lazım ilerlemeler olmuş. Bolca dönerci, peynirci, kolonyacı, ekmek arası ne ararsanız...

Fuara katılan traktör firmalarını kaldırsanız, ha bir de kravatlı çiftçiler için getirilen cipleri, Adana'nın büyük caddelerini gezerken göreceğiniz şeylerin daha azını görürsünüz. Hayır dışarısı böyle içerinin yarısı da böyle.

Mesela bir tane seracı yoktu. Vardı ise de bir sürü işinin içinde sera da yapıyorlarsa ben fark edemedim. Topraksız tarımın T'si bile yoktu. Ha bir ümit bir şeyler bulurum umudunun kırıntıları vardı ama nafile.

Üç beş tane damlama sulama firması vardı. Vallahi de billahi de benim yukarıda damda daha fazla sergileyeceğim şey var. Benim serayı kapıp fuara götürsem izlenme rekorları kırar. Soruyorum:
- spagetti hortumu, damlatma kazığı...
- Hepsi var abi, ama işyerinde.
- Anlıyorum fuar satış alanı değil de teşhir alanı arkadaş bunlardan niye getirmediniz?
- Abi ıvır zıvır zor oluyor, broşürde hepsi var.

Alıyorum broşürü eviriyorum, çeviriyorum (iki dal zaten) yok.
Soruyorum:
- Saydıklarınız burada yok?
- Abi o eski broşür, yenisi yetişmedi ama ne isterseniz hepsi var.

Sanırım 300 m2 bir yerdeler. Duvarlarında kocaman resimler, ortada bir masa, masada üç beş kağıt...

Hakkını yememek lazım bir konunun. Otomobil fuarında olmayan kadar güzel stant mankenleri vardı. Yurdum insanı işte... Soru uzamış ki, karısı çekiştirip duruyor, bir kaç dakika sonra patlayacak saatli bomba durumuna gelmiş, adam hala fidanlar hakkında soru sormaya devam ediyor 1.80'lik fidana! Sonra bir daha karşılaşmadım o aileyle fuarda

Dedim ya yurdum insanı, kimisine de baktım, gerçekten ihtiyacı var, soru soracak, fidanlarla ilgili, kafasını bir o tarafa bir bu tarafa bakıştırıp duruyor ki, anlatacak erkek bir stant görevlisi var mı diye. Kılığı, kıyafeti tam tarım fuarına yakışır babanın. Tüm sülieti bağırıyor "Ben çiftçiyim, ben çiftçiyim" diye ama, koymuşlar 1.80 mankeni, asıl görevliler ortaya kurdukları masada koyu sohbetteler.

Yardım ettik tabi babaya. Zeytin bahçesi varmış. Ceviz ekecekmiş yanına. Gel babacım deyip, oturanların sohbetlerini bozarak, "Kardeşim neden babayla ilgilenmiyorsunuz?"diye biraz da sitem ederek babayı 1.80'den kurtardık. 1.80'likle tebessüm eşliğinde oradan ayrılıp fuarı gezmeye devam ettik.

Ne garip değil mi? Bir türlü ortayı tutturamıyoruz. Babanın ezildiğine mi yanarsın, babayı ezmek için stant açtığının farkında olmayan satıcıya mı yanarsın, ilgilensin broşür dağıtsın diye günlüğü 60 tl'den çalışan dünya güzeli kıza mı yanarsın, Türk filmlerinin bir dönem önemli isimlerinden biri olan Adana'nın haline mi yanarsın.

"Yiğidi öldür hakkını yeme.", derler. Biz topraksız tarım ve sulama amaçlı kendi ihtiyacımız olanları bulamasak da, topraklı tarımla ilgili inanılmaz güzel yerli makineler üretilmiş ve teşhir için üşenmeden getirilmiş stantlar da mevcut.

Elimdeki broşür yığınını gören bir stant görevlisi hanımefendi , "Poşet verebilirim" diyerek koridordan geçenleri boş boş izlemediğini göstererek beni eziyetten kurtarması buradan da teşekkürü hak ediyor. Bir birine geçmeli saclardan modüler su deposu yapan bir firma. Gerçekten çok güzel düşünülmüş bir depo. Büyütmek istiyorsanız ilave yapabiliyorsunuz mevcut deponuza. Paslanmaz çelikten.

5 kiloluk plastik askı ipini beni kıramayıp açıp 1 kilosunu bana veren esnafa da buradan teşekkür ederim. Esnaf esnaftır, tüccar tüccar. Hiç değişmeyecek bu...

Çukurova Üniversitesi'nin iki sandalye, 1 küçük masanın zor sığdığı standı(!) içimi çok burktu. Bu mudur, dedim içimden. İçeride oturan, yarı uyumak üzere olan görevliye doğru yöneldiğimde, kafasını çevirince vazgeçtim. Yerine ulaşır mı bilmiyorum ama, "Yakışmamış bu stant Çukurova Üniversitesi'ne", diyecektim. Yetkililere iletirseniz sevinirim, diyecektim. Daha neler neler diyecektim de neyse...

Büyük emekler harcanmış. İnsan üzülüyor. Bunca emek, bunca para, bunca reklam yapılarak ortaya konulan bir fuardan, acı ama böylesi sonuçlar çıkarmak canını yakıyor adamın...

Arka tarafta bir traktör firmasının açtığı stantta bir zamanların "Bam Teli" programı ile efsane olup, Tayfun Talipoğlu'nun bulunduğu duruma mı yanarsın? Onun yol hikayelerinde ülkemin nerelerini, ne insanlarını tanıdı bu toplum. Eşşekle su taşınan, elektriği bile olmayan ülkemin insanlarını, cennetin dünyadaki adreslerini gördü. Orda bir köy var uzakta, gitmesek de demedi ve gitti... Gitmesi gerekenlerin seçimden seçime gittiği, hatırladığı...


Ayak üstü birkaç dakika sohbet ettik:
- Özledik sizi, dedim. En çok da yol hikayelerinizi. Yurdumun görmediğimiz yerlerini görmeye, tanımadığımız insanlarını tanımaya ne zaman yeniden kavuşacağız?

Gelmişi, geçmişini boşverin. Kimdir Tayfun Talipoğlu biliyor musunuz?
Türkiye'e Unicef'in ve Unicef Türkiye Milli Komitesi'nin ortak karar alarak atadığı tek Unicef İyi Niyet Elçisidir.

Verdiği cevabı buraya yazmayacağım. Zira bir çok değerli gazeteci, yazar, düşünür, araştırmacı, akademisyen, yapımcı gibi o da siyasi görüş ayrılığı nedeniyle kanallarda yok.
Vereceği cevabı üç aşağı beş yukarı tahmin edebilirsiniz.

Tayfun Talipoğlu'nun her hikayesinin sonunda dediği gibi bitirelim biz de cümlemizi.
Yolumuz uzun, şartlar çetin...

Saygı ve Sevgilerle...

leventali Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön