|
Hakikaten güzel bir başlık olmuş, Mine Hanım'a teşekkür ederim.
Bu arada size bu gırtlak olayı ile mini bir maceramızı anlatayım.
Eşim hem boğazına düşkündür hem de damak tadı iyidir.
Çalışma hayatında kendisini müşterileri güzel yerlere götürdüğünde mutlaka bir iki gün sonra "bak Güler .... lokantasında yediğim beğendi, .... lokantasında yediğim kâğıtta levrek güzeldi " diyerek beni götürürdü.
Yine çok sevdiği bir arkadaşı ona Kemalpaşa'da yediği bir patlıcan yemeğinin çok lezzetli olduğundan bahsetmiş. Ayranı da maden sodası ile yapıyorlar demiş.
Bir Pazar günü evde oturuyoruz. Hadi gel arabayla biraz dolaşalım dedi. Oğlan daha ufak, o da TV de bir çizgi film seyretmek istiyor, evden çıkmak işine gelmiyor.
Neyse oğlanı da razı ettik, biraz Boğaz'da dolar döneriz dedim. Demesine dedim ama yol güzergahı hiç de Boğaz tarafı değil, vurduk E5 e.
" Oğuz nereye gidiyoruz" dedim. Gelen cevap: Kemalpaşa'ya patlıcan kebabı yemeğe" oldu.
Git Allah git....neyse Kemalpaşa'ya geldik, günlerden pazar, her yer kapalı. Ona sor buna sor bulamadık.
Cep telefonları daha o zaman yok, arabada araba telefonu var. Arkadaşının evini arıyoruz cevap vermiyor. "Herhalde evde yoklar ama bana pazar günleri de açıktı demişti" diyorsa da biz döndük -dolaştık durduk ama patlıcancıyı bulamadık.
Onca umutlarla gittiğimiz Kemalpaşa'dan dönerken iyice acıktığımızdan o zamanın meşhur Ömür'üne girip çift kaşarlı birer tost eşiğinde ayranımızı içip evimize döndük.
|