View Single Post
Eski 24-06-2013, 10:03   #143
ciroz
Ağaç Dostu
 
ciroz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-03-2012
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,033
İsteyen istediği şekilde düşünme, bu düşüncelerini de dile getirme hakkına sahiptir diye düşünüyorum.

Geçmiş yıllarda açılmış (bir çok farklı konuda) davaların sonuçlarının nasıl(!) değiştiği ile ilgili bir çok yazı daha önce de paylaşıldı. Ana akım medya, her şeyi ekonomi olarak görenler ve ona hizmet edenlerin düşünce biçimi de sanırım "BOŞA AKAN SU" ifadesi ile özetlenebilir.

Doğa ile olan ilişkimizi sadece enerji, kar, rant, fayda/zarar gibi bakış açılarıyla değil, unuttuğumuz insan duygumuzla yeniden hatırlayıp, çevremizde olup bitenleri bu hassasiyet ile değerlendirmeliyiz diye düşünüyorum.

Özellikle Nehir/Dere Tipi H.E.S' leri çok daha iyi incelemeli, yaratacağı etkileri ve sonuçlarını dikkatle takip etmeliyiz.

Belki, yine külliyen yalan(!) ( Bu söylemleri bir yerlerden hatırlayabiliriz) olarak nitelendirilecek uzunca bir başka yazı benim de dikkatle izlediğim konuları özetler niteliktedir.

Alıntı:
...

Hesler ülkenin enerji ihtiyacı ileri sürülerek inşa edilmektedir. Bu doğru değildir.
  • Ülkenin mevcut elektik üretim kurulu gücü 76 milyar Kw saat düzeyinde, tüketimi ise 40 milyar Kw saat civarındadır. (Megawatt cinsinden,54400 MW toplam kurulu güç, 37000 MW toplam tüketim)
  • Şirketler elektrik enerjisi ticareti yaparak yurt dışına enerji satışı yapmaktadırlar. Gürcistan,Irak,Suriye,Yunanistan’a elektrik satışı yapılmaktadır.
  • Konu enerji ihtiyacı değil, enerji ticaretidir. Bu ticaret doğrudan enerji satışı, karbon kredisi satışı, ucuz krediler yolu ile kaynak yaratarak dolaylı yoldan sürmektedir.

Hesler yolu ile su kaynakları özelleştirilmektedir.
  • Dünya Bankası’nın yönlendirmesi ile tüm dünyada su kaynaklarının özelleştirilmesi teşvik edilmekte, devletlere tavsiyelerde bulunulmakta hatta su kaynaklarının özelleştirilmesi dayatılmaktadır.
  • Dünya bankasına göre su kıt ve değerli bir kaynak olarak ancak ekonomik bir değer ifade ettiğinde korunabilir.
  • Dünya Bankası, dünyanın hemen her ülkesinde bulunan küresel şirketlere su özelleştirmeleri için kredi verip, ülkeden ülkeye su özelleştirmeleri için lobi faaliyetinde bulunmalarını istemektedir.
  • Ülkemizde su özelleştirmeleri ise, sözde akarsuyun belli kotlarının kullanım hakkı devir edilerek, kontürlü su sayaç sistemleri, tarımsal sulama birlikleri gibi bir adım ötesinde özel sektöre devredilecek bir yol ve yöntemlerle gerçekleştirilmektedir.
  • Akarsularda şimdilik mülkiyet hakkının devri söz konusu değilse de 49+49 yıllık kullanım hakkı devri mülkiyet hakkının bahşettiği hemen her hakkı sağlamaktadır. Suyun kullanım hakkını alan firma, bir kül olarak bu haklarını başka bir firmaya da devredebilmekte, neticede bu yolla da ticarete konu edilmektedir. Suyun kullanım hakkının bu şekilde devrinin özelleştirme uygulamasından fiilen her hangi bir farkı yoktur.
  • Neticede suların ticari bir meta haline gelmesi sağlanmış olmaktadır.
  • Gelecekte artan ihtiyaçlar karşısında su hakkı üzerinden suya ihtiyacı olanlar arasında çatışmalar beklendiğinden bu günden suyun kullanım hakları devredilerek yeni bir hukukun alt yapısı oluşturulmaktadır. Gelecek nesiller suyun kamuya ait olduğu algısından yoksun yetişmiş olacaktır.

Sonuç olarak, “Mühendislik” bilim ve matematiksel prensipleri, tecrübe, karar ve ortak fikirleri kullanarak insana; “faydalı ürünler” ortaya koyma sanatı olarak tanımlanmaktadır. Hiç kuşkusuz elektrik enerjisi insan yaşamının bir gereksinimi, dolayısı ile insana faydalı bir üründür. Ama elektrik enerjisi elde edilmesi uğruna yaşam azaltılıp, yok edilerek bu ürün elde edilmekte ise, yaşamın karşılığında elektrik enerjisi üretilsin denilemez.

...

Konu hangi yaşam türünün diğer yaşam türlerinden daha üstün ve daha çok yaşamayı hak ettiğine kadar gelmektedir. Biz, yaşamın hiçbir türünü diğerine tercih edilemez bulmaktayız. Doğanın insan dili ile tanımlanamayacağını da değerlendirmekteyiz. Milyonlarca türün milyonlarca yıldır kendi ekosistemleri içinde yaşamlarını devam ettirirken, insan türünün; insan dili ile tanımladığı kendi hukukunun her zaman eksik olacağını, insanoğlunun kendi türü için diğer türleri görmezden gelmesini, gözden çıkartmasını ise kendi varlığına da bir ihanet olarak değerlendirmekteyiz.

...

Yani temel olan yaşamdır.

...

Bununla birlikte dünya genelinde hakim ekonomik düzene genel bir bakış yaptığımızda tüm gezegende ekonomi adına doğal kaynaklar hızla kirletilmekte, tüketilmekte, hatta yok edilmektedir. Hakim ekonomik düzen ve insan dili, maalesef dünyayı ekonomi için yaşanılan, ekonomi için var olunan bir gezegen haline getirmiştir.

“Hes tartışması”nın özü; “yaşam hakkı”, ve “çevre hakkı” ile ilgilidir.Bu hakların kaynağı ise Uluslar arası metinler ve bizzat anayasamızdır. İdare tarafında ise bu tartışmalar “bir takım çevreciler”, “ her şeye karşı çıkıyorlar” “ milli menfaatlerimiz” “kalkınacağız” düzeyinde karşılanmaktadır. Kimsenin “kalkınmayalım” dediği yoktur, ama öncelik, her türlü canlı yaşam korunmasında olmalıdır.

Kimin kalkındığının bile tartışmalı olduğu bir anlayış ile, ülkenin maddi ve manevi yönden çok değerli doğal kaynaklarının yok edilmesi, ülkenin prestij alanlarının yıkılması anlaşılamaz bir tutumdur.
...
Yazı' nın tamamı için : İkizdere Derneği Resmi Web Sitesi

ciroz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön