View Single Post
Eski 24-06-2013, 00:20   #142
MeTePe
Ağaç Dostu
 
MeTePe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi ciroz Mesajı Göster
Yine kişisel fikrim alternatif enerji üretimleri de mutlaka değerlendirilmeli. Özellikle rüzgar ve güneş alternatifleri ülke özelinde dikkate değer niteliktedir diye düşünüyorum.
Alternatif enerji kaynakları kulağa hoş gelen şeyler ama diğer taraftan gerçekçi olmak da gerekiyor.

Öncelikle ülkemizde rüzgar enerjisi için bir teşvik yöntemi uygulanıyor. Hatta yanılmıyorsam devletin teşvik verdiği kapasitenin tamamı lisanslanmış durumda. Tüm bunlara rağmen rüzgar enerjisinin diğer yöntemlere göre oldukça pahalı olduğu bir gerçek.

Diğer taraftan, rüzgar enerjisi hiç bir zaman yeterli bir kaynak olarak görülmüyor. AB ülkelerinde dahi hedef % 20'ler civarında. Çünkü güvenilir bir yöntem değil. Daha önce de belirttiğim gibi, rüzgar kesildiğinde eksiği neyle tamamlayacaksınız?

Güneş enerjisi kulağa hoş gelen bir düşünce. Ama halen emekleme safhasında. Bildiğim kadarıyla ticari amaçlı enerji üreten güneş santrali hiç yok. Mevcut örnekler hep prototip, deneysel çalışmalar. Diğer taraftan, yanılmıyorsam güneş enerjisinde kullanılan güneş hücrelerinin üretimi ve atıkları da çok masum şeyler değil. Yani üretim sırasında ve imhasında çevresel bir kirlilik söz konusu. İlk yatırım maliyetleri ise inanılmaz derecede yüksek.

Asıl en önemli sorun, güneş enerjisinden, ülkemiz gibi bol güneşli bir coğrafyada dahi günde ortalama 4-5 saat yararlanabilmemiz. Elektriği depolamak hem zor, hem maliyetli. Gündüz depolayıp gece kullanalım dememiz işin hem maliyetini arttırıyor, hem de akü, pil gibi elemanlar nedeniyle çevresel riski arttırıyor.

Bu kaynaklardan mutlaka yararlanmanın yolları bulunmalıdır. Ancak, sadece alternatif enerji kaynaklarına bel bağlanması en azından şimdilik mümkün gözükmüyor.

Bizim doğal kaynak olarak elimizde kömür ve akarsularımız var. Cüzi bir miktar gazımız var. Bunlardan da yararlanmamız kaçınılmaz. Elbette kömürü yakarken her türlü çevresek riski dikkate almalıyız. Ama kömür kurum yapıyor diye bundan vazgeçemeyiz. Kurumu engelleyecek önlemleri alarak kullanmanın yollarını bulmalıyız.

HES'ler de aynı şekilde, çevresel etkileri minimuma indirilerek yapılmalıdır. Mutlaka ve kaçınılmaz olarak çevresel etkileri olacaktır. Ancak, zaman zaman bu çevresel etkilerin olumlu yönde olduğunu da görüyoruz. Örneğin büyük baraj gölleri yeni ekosistemler oluşmasına yol açıyor. Kıraç toprakların yeşillenmesini sağlıyor, iklimsel değişiklikler oluyor. Bunların tümünü olumsuzluk olarak görmemeliyiz.

Örneğin ben zaman zaman amatör balıkçılık yapıyorum ve avlanmaya gittiğim yerlerin tamamı baraj gölleri. Genellikle çevrelerinde ciddi bir yeşillenme oluyor.

Doğrudan gözlemlediğim bir olgu ise, baraj göllerinin içi ve çevresi son derece sıkı kontrol altındayken, akarsuların son derece başıboş olması, akarsu kenarlarında her türlü rezilliğin yer almasıdır. İnanır mısınız, biz Kızılırmak nehrinde, çerden çöpten, muhtelif atölye ve tesislerden balık tutacak yer bulamadık. Zaten balık da bulamadık. Balığın yaşayacağı ortam kalmamış. Mecburen Kızılırmak üstündeki göletlere gidip avlanıyoruz.

Uzun lafın kısası, ben çevresel önlemlerin alındığı hiç bir projeye karşı değilim. Mutlaka bir zarar ve yarar söz konusudur. Zararın minimize edilmesi, yararın maksimize edilmesi hedeflenilmelidir. Tek bir bakış açısıyla çıkmaz sokağa gireriz.

MeTePe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön