View Single Post
Eski 28-12-2012, 23:32   #24
MeyveliTepe
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Aonidiella aurantii - Kaliforniya Kırmızı Kabuklu Biti, Kırmızı Koşnil - 2

Bitkilere musallat olan sert kabuklu bitlerle ilgili oldukça eski tarihli araştırmalara rastlamak mümkün. Bunlardan biri Florida Üniversitesi Tarımsal Deneyler İstasyonunun turunçgillere musallat olan sert kabuklu bitler ile ilgili yaptığı bir saha çalışmasına ait 1912 tarihli rapor.
Orjinal dökümanı on-line yayınlıyorlar.

Bu rapor ile söylenen en ilginç şey, bordo bulamacının turunçgillere yerleşik sert kabuklu bitlerle mücadelede pozitif anlamda hiç bir etkisinin olmadığı, tam tersine bordo bulamacının bu zararlıları olumsuz etkileyen bir kaç fungus türünü öldürmesi sebebiyle uygulama sonrasında daha da nüfüslarının artmasına sebep olduğu.

Sert kabuklu bitler ile ilgili rastladığım en eski araştırma 1904 yılından. Connecticut Eyaletinin online kütüphanesinden 32 sayfalık bu belgenin taranmış orijinaline ulaşılabiliyor. 4000 ağaç üzerinde, 15 ayrı formülasyon (çokça kireç-kükürt formülasyonları) ile Aralık ve Mart-Nisan olmak üzere iki ayrı zaman diliminde San Jose Kabuklu Bitine karşı yapılan deneyin resmi raporu. Çalışmalar sırasında alınmış fotoğraflar, o dönemin imkanlarıyla yapılanları görmek bakımından ayrıca ilgi çekici.


Aralık ayında (erken kışta) kaynatılarak yapılan ve kireç-kükürt oranları biribirine eşit ya da kirecin biraz daha fazla olduğu formülasyonlar ile (gülleci bulamacı formülasyonundan farklı) en iyi sonuçlar alınmış.

1904 veya 1912 yıllarında ülkemizde ne gibi tarımsal araştırmalar yapılıyordu, şayet yapıldı ise bunların raporları nerede, ne gibi özgün bilgi üretilmiş fazlasıyla merak konusu.

Geçelim yirminci yüzyıl başlarını, aynı merak yüz yıl sonrası için, yirmibirinci yüzyıl için de var. Son 12 yıl içinde ülkemizde yapılmış özgün araştırmalar (yurt dışında benzeri zaten yapılmış araştırmaların küçük bir yeri değiştirilerek yapılmış tekrarları değil), üretilmiş bilgiler, adı Türkçe konabilecek kadar ülkemize ait üretilebilen bilgilere toplu halde erişebilmeyi çok isterdim.

20 Ekim 2009 yılında şöyle bir şey yazmışım . Sonra da 8 Aralık 2009 yılında bunu yazmışım. O zamanlar, Kaliforniya Üniversitesinden Paul Vossen'nin Sonoma bölgesinde yaptığı üç yıllık saha deneyine ait raporundan öğrendiğimiz kaolinin zeytin sineğini engellemedeki mükemmel başarısını bahçemizde test edip görmemizle ilgili olarak;

"Bir an için şöyle düşünelim. Diyelim ki, 2005 yılında kaolin kilinin zeytin sineği (veya diğer meyve sinekleri) zararını önlemede başarılı bulunduğu herkesin ulaşabileceği makalelerle yayınlansaydı, Tagem'in tavsiye veya talimatları içine girseydi, ziraat okullarında adı geçseydi, işlevi anlatılsaydı, çiftçi eğitimi adı altındaki muhtelif talimatlarda tavsiye edilseydi, ilçe ziraata gidip zeytin sineği ilacı için reçete istendiğinde zehir yerine "kaolin at muhterem çiftçimiz, ne gerek var zehire" denseydi ne olurdu? Bu çok mu zordu? Mevzuat mı uygun değildi? Bürokrasi mi bunu engelliyordu (hala engelliyor olmalı)?"

"Resmi kurumları, enstitüleri, hatta organik tarım sertifikasyon kurumlarını dahi içine alan bir lobi bu konuda ısrarlı sessizliğini, pasif engelleyiciliğini devam ettirecekler. Organik ürünleri çok az sayıda insanın ulaşabileceği marjinal ölçekte tutmayı hedefleyen bu politika ancak bireylerin çabalarıyla aşılabilir görünüyor. İş artık önlenemez noktaya geldiğinde bu kurumlar sanki yeni keşfediyorlarmış gibi ortaya çıkıp bunu duyuracaklar. Çok sıkışırlarsa tumturaklı bahaneler de bulacaklar. Bir de kendilerine pay çıkaracaklar. Öyle olsun. O da önemli değil. Önemli olan bizlerin çabalarıyla zehir kullanımının yok edilmesini sağlamak olmalı."

Üstünden tam üç yıl geçmiş bu iki saptamanın bu günkü durumlarını merak ettim. Tagem'in 2011 tarihli Zeytin Entegre Mücadele Teknik Talimatını buldum. Üç yıl önce yazdıklarımın bugün hala geçerli olduğunu üzülerek gördüm.

Yabancı dil problemi bahane. Dil bilmediği ve bildiği dilde ulaşılır düzgün kaynak bulunmadığı için ezik ve edilgen duruma düşürülmüş toplumumuzda çoktandır "okuyamayanlar ile yazamayanlar birbirini ağırlar" durumu hakim olmuş, bir türlü kırılamıyor.

Aslında bu talimata bakmamın esas nedeni zeytine musallat olan kabuklu bitler ile ilgili ne dendiğini görmek içindi.

Dünyada genel olarak kabuklu bitlerle mücadele programları yeni değil.

Geçen yüzyıl başlarına ait ulaşılabilen araştırma raporları bulabildiğimiz çalışmalar sonraki yıllarda kültürel önlemler dışında iki temel mücadele aracında yoğunlaşmış, bunun da üzerinden sanırım 50-60 yıl geçti.

Herhalde bu yüzden Tagem'in dökümanlarında da dünyadaki yayınların hemen hemen bir kopyası yer almış. Turunçgillerden Zeytine kolayca geçip yerleşen, zeytinde önemli zararlar yapan Kaliforniya Kırmızı Kabuklu Bitinden hiç bahsedilmemiş ama zeytin kabuklu biti ve kara koşnil için kimyasal kontrol yöntemi olarak Ek4'deki tabloda 700 gr/l - 850 gr/l mineral yağların kullanılması ön görülmüş.

Fakat Tagem'e göre de bu zararlı ailesiyle esas baş etme yöntemi kimyasallar değil. Kabuklu bitlerin doğal düşmanlarının önemi ve etkinliğinin hakkı teslim edilmiş. Deltamethrin'in adı geçmiyor, bordo bulamacı ile kabuk eritme ya da toprağa bordo bulamacı kaplamak gibi şeyler havsala dışı.

Dünya, kabuklu bitlerle mücadeleyi doğal düşmanlara bırakmış durumda. Bu yüzden, deltamethrin gibi sentetik zehirler "doğal"dan sayılmayıp, pestisit kullanımından özenle kaçınılıyor. Bulaşıklığın çok yoğun olduğu durumlarda öncelikle parazitlenmeye bakılıyor.

Name:  Parazitleyici.jpg
Views: 9787
Size:  19.3 KB

Tagem, kabuklu bit popülasyonun yoğun olduğu ağaçlarda bile erginlerin parazitlenme oranı %50 veya daha üzeri ise budamaya dikkat etmenin dışında yapılacak tek şey bu parazitleyici doğal düşmanları rahatsız edecek, onları öldürecek veya uzaklaştıracak şeylerden kaçınmaktan ibaret olduğunu söylemiş. Hoş, Tagem bizim çiftçinin bu zararlıların parazitlenme oranının nasıl ölçüleceğinden hiç bahsetmemiş ama olsun. Yabancı yayınlarda da öyle yazıyor.

Çoğunluğu minik, parazitleyici wasp (yabani arı) olan doğal düşmanlar içinde yırtıcı akarlar, lacewing, ladybeetle (uç uç böceği) gibi yırtıcılar var. Tagem, bu faydalıların resimlerini de koymamış, çiftçilerimize tanıdık gelsin diye (!) herhalde sadece latince isimlerini koymuş. Kültürel önlemler arasında en dikkat çekici olan ise (bu gerçekten bize ait) ağaçları dövmekte kullanılan "dayak"ların bulaşık ağaçta kullanıldıktan sonra temiz ağaçta kullanılmaması. Buna çok dikkat edilmeliymiş.

Çok aşırı bulaşıklık olması, doğal düşmanların da etrafta bulunmaması durumlarında Mineral yağların kabuklu bitlere karşı kullanımının, narrow-range (dar aralık - dar destilasyon ısı aralığı anlamında) yağlarla birlikte diğer pestisitlere göre çok daha emin olduğu bildiriliyor. (Tagem'de değil)

Tarımda zararlı mücadelesinin en önemli parçası olarak zararlıyı tanımlama-tanıma, gözlem ve izleme burada da geçerli. Zararlının tanımlanması ve hayat döngüsünün bilinmesi, ne zaman ne yapılması, nereye bakılması konusunda bize yön verir.

Kabuklu bitler de türüne ve bitkinin bulunduğu bölgeye göre yaşamlarını sürdürürler. Kışlayan ergin dişilerin kabuklarının altında çatlayan yumurtalardan türe göre 90 ila 1000 arasında "crawler" (haraketli larva) etrafa dağılarak yerleşecekleri yer ararlar.

Şayet doğal düşman popülasyonu yeterli değil ise mineral yağın en etkili olduğu zaman (esas mücadele) tam bu zaman. Bu larvaların imha edilmesi zararlı popülasyonunun artmasını engelleyecek, yaşam döngüsünü tamamlamış erginlerle birlikte popülasyon azalacaktır.

Mineral yağlar da kontak (temas) etkisiyle faydalılar üzerinde olumsuz etki yapıyor ama bu etki devamlı olmayıp sadece uygulama esnasındaki temas yoluyla olduğundan sentetik zehirlere göre çok daha güvenilir.

Mineral yağların kış mevsiminde uygulanması zararlıların topyekün imhasına yönelik olmayıp, sadece çoğunlukla Nisan ayında görülen larva çıkışındaki mücadeleyi biraz olsun kolaylaştırmaktan ibaret. Zararlı türüne göre yılın ilerleyen zamanlarında larva çıkışları tekrarlayabiliyor. Bu bakımından gözlem ve izleme hayati derecede önemli. Bu larvaların çıplak gözle görülmelerinin kolay olmadığını belirtmekte fayda var.

Çok soğuk hava (peş peşe 4-5 gün boyunca sıfır altı ısı) ya da sürekli çok sıcak hava zararlıların toplu ölümlerine yok açabiliyor. İyi bir budama, hem bulaşık dalların uzaklaştırılması hem de yazın güneş ışınlarının ağacın içine girebilmesinde en önemli kültürel önlemlerden sayılıyor.

Avustralya Zeytin Yetiştiriciliği için hazırlanmış bu sitenin kabuklu bitlere ayrılmış bu sayfası güzel hazırlanmış. Sayfada tam da sn.Merkal'in muzdarip olduğu gibi Kaliforniya Kırmızı Kabuklu Bitinin sarmış olduğu zeytin taneleri görülüyor. Onlar da biyolojik mücadelede hemfikir. Mümkün olmayan durumlarda mineral yağ önermişler.

Yine Avustralya devletinin zeytin hastalık ve zararlılarını tanımlamakta kullanılmak maksadıyla hazırlanan bu dökümanı çok yararlı buldum. Doğal düşmanlardan da resimleriyle birlikte bilgi vermişler. Hatta Avustralyada bulunmayıp dünyada rastlanan hastalık ve zararlılardan da bahsetmişler (bu arada zeytin sineği ve zeytin güvesi Avustralya'da -henüz- yokmuş).

Kırmızı ve sarı kabuklu bitler ve mücadesi konusunda oldukça detaylı bilgiye Kaliforniya Üniversitesi, Tarım ve Doğal Kaynaklar yayınlarından (UCDavis) erişebiliyoruz. UC-IPM Statewide Integrated Pest Management Program (UC=Kaliforniya Üniversitesi - IPM=Entegre Zararlı Mücadelesi, Eyalet Zararlı Mücadele Programı)'nın yüzlece yayınından biri Kırmızı Kabuklu Bit ve Sarı Kabuklu Bit mücadelesi ile ilgili ve okuduklarımın en kapsamlısı ( belki de kendi bitleri olduğu içindir

Mücadele metodlarının ana maddeleri yazdığım gibi, ancak bu dertten muzdarip olanların gerçekten de her bir satırını dikkatle okumasına fazlasıyla değecek ayrıntılar var. Biyolojik mücadele, gerekiyorsa doğal düşmanların bulaşık ağaçlarda serbest bırakılması, kontrollü mineral yağ uygulaması baş aktörler, ama yazdığım gibi, bu kadar basit değil. Tagem'in dökümanıyla biyolojik mücadele ve tarımsal yağlar bakımından benzerlik gösteriyor ama UCDavis'de "dayak" temizliğinden söz edilmemiş, döküman içeriğini -bahsetmemişler ama- belki de Tagem'den yürütmüşlerdir

"The role of spray oils in alternative agriculture" (alternatif tarımda püskürtme yağların rolü) ise mineral yağların kullanımı ile çok detaylı ve tatmin edici bir döküman.

Söz konusu Aonidiella aurantii zararlısından Prof.Dr.Niyazi Lodos'un Türkiye Entomolojisi kitabında da bahsedilmiş. 250 sayfalık bu kitap bende yok. Bu adreste zararlı hakkında kitapta bahsedilenler okunabiliyor.

Bende olan bir kitap, 4411 sayfalık "Encyclopedia of Entomology" (Böcek Bilim Ansiklopedisi) (John L.Capinera 2.basım) 1044'üncü sayfasında kabuklu bitlerle ilgili "Scale Insects, Mealybugs and Related Foliage Pests - Hemiptera" (Kabuklu bitler, unlu bitler ve benzer yapraklı aksam zararlıları - hemiptera) şeklinde bir bölüm var.

Burada da, biyolojik mücadelede doğal düşmanların korunması, mecbur kalınmadıkça insektisit kullanılmaması gerektiği yazılı. Kimyasal kontrol olarak da, sadece bulaşık ağaçlarda (veya bulaşık kısımlarda) şayet zararlı kolonileri canlı ve sağlıklı ise (söz gelimi parazitlenmemişse) mineral yağ kullanımı öneriliyor. Çiçek döneminde ve günün güneşli zamanlarında uygulama yapılmamasını ilave etmişler.

Zeytinclik Araştırma Enstitüsünden bir görevli Şubat ayında yapılacak işler arasında bir çok şeyin yanı sıra zeytin kara koşnilinde mineral yağ uygulamasının önemini de vurgulamış.

Bazı mineral ve bitkisel yağlar organik tarımda da kullanımına izin verilen mücade araçları içinde. Özellikle kabuklu bitler için kabul ediliyor.

Dr.Vera Sergevea'nın hazırladığı bu siteyi zeytin hastalık, zararlı, gelişim bozukluğu ve beslenme bozukluklarını tanımlamakta çok pratik olması sebebiyle oldukça faydalı buldum.

Purdue Üniversitesinin bu dökümanı sert veya yumuşak kabuklu bitler ve unlu bitleri tanımlamakta oldukça pratik. Bunların mücadelesinde uygulanan püskürtmelerin zaman ve içerik açısından incelemesinde ise bu doküman oldukça yararlı.

Bu üniversitenin gerek uygulamalı ders notları gerek bağımsız araştırmalarına ait yayınları pratik olarak işe yarayacak efsafta. Entomoloji bölümüne ait yayınları sık sık kullanmaya çalışıyorum.

Türkiye II.Biyolojik Mücadele Kongresinde sunulan bir bildiride aonidiella aurantii (Kaliforniya kırmızı kabuklu biti, kırmızı koşnil)'in Türkiyede de bulunduğu saptanan doğal düşmanlarından söz edilmiş, yapılan çalışmalarda iki parazitleyici ve 15 avcı türün saptandığı belirtilmektedir.

Tarım Bakanlığı Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Aonidiella aurantii (Kırmızı Kabuklu Bit) ile ilgili bir bülteninde biyolojik mücadelenin önemini belirtmiş ve "Doğal düşmanlardan gerektiği gibi yararlanmamız için gereksiz yere ilaçlama yapılmamalı; yağlar dışında ilaç atılmamalıdır" şeklinde yazmışlar.

Rahmetli Prof.D. Niyazi Lodos'un önderliğinde çıkan Türk Bitki Koruma Dergisinde 1984 yılında Nedim Uygun ve Erdal Şekeroğlu imzasıyla yayınlanan "Yeni Kurulan Turunçgil Bahçelerinde Entegre Zararlı Mücadelesi" başlıklı makalede (bu arada bilim dünyasında yayınlanan makaleleri gazete köşe yazılarıyla ya da edebiyat makaleleriyle karıştırmamak lazım. Bunların arkasında genellikle laboratuar ve/veya saha deneyleri vardır. "makale" sözcüğü Türkçenin bir kısıtlaması, yabancı dillerde bunların isimleri ayrıdır). Kaliforniya Kırmızı Kabuklu Biti için,

"The carefully timed mineral oil applications (at a rate of 1.5 %), twice a year one in winter and one in early summer, were good enough to keep the California red scale populations at low levels at all plots since 1980"

"Her yıl biri kışın, diğeri erken yazda olmak üzere zamanlaması dikkatlice saptanmış %1,5'luk iki mineral yağ uygulamasının 1980 yılından bu yana tüm deneme alanlarında Kaliforniya Kırmızı Kabuklu Biti nüfusunu iyi bir seviyede tuttu."

denilmektedir.

Kabuklu bitlere karşı pestisit endüstrisinin çeşitli özelliklerde mineral yağları çok uzun yıllardır dünya piyasalarında var. Narrow-Range yağlar ile hem kışın hem de sürgünlerin hızla büyüdüğü mevsimlerde uygulanabilen, kısa ve ani temas etkisi, seçiciliği ile faydalılara zararı minimum olan bu yağlar bir çok markada var.

Bazıları mineral yağa çok küçük miktarda insektisit karıştırarak ürünlerini farklılaştırmaya çalışmışlar. Söz gelimi bu üründe 704gr/lt mineral yağ varken, 4 gr/lt de Imidacloprid eklemişler. Kendi adıma, litrede 4 gr bile olsa bu böcek ilacını içerdiği için kullanmayı tercih etmem.

Bu ürün ise hayli ilginç. Böyle bir dertten muzdarip olsam el altında bulundurmaya bakardım. Başka bir çok marka da hali hazırda var ve bunlar turunçgiller ve zeytin için ruhsatlandırılmış durumda.

Uzun lafın kısası, zeytin ve turunçgillerde özel olarak Kaliforniya Kırımızı Kabuklu biti, genel olarak sert kabuklu bitlerde esas mücadele aracı, herkesin hakkını teslim ettiği üzere biyolojik, doğal düşmanlara havale edilmiş durumda. Yetiştiricilerin yapması gereken iyi gözlemci olmak, doğal düşmanları koruyup kollamak. Çok gerekiyorsa, sonunda doğal düşmanları hakim kılacak şekilde mineral yağlardan yararlanmak.

Ülkemizdeki handikapların, birincisi bilgi eksikliği ve bilginin olmadığı yerde insanların yarı uydurma, yarı olsa olsa metodlarıyla hareket etmeleri, fazladan bunları etraflarına da yaymaları. İkincisi, var olan bilginin de (belki bunları yazanlar okunmadığını bildiğinden) uygulanabilir bilgi olmaktan uzak olması. Düşünelim bir kez. Kaç yetiştiricimiz kabuklu bit parazitlerini tanır, yüzde kaç parazitlenme olduğunu ölçer ve zararlı larvalarının neye benzediğini bilir? Belki sadece profosyonel olup eğitimini almış olanlar. O halde yabancılardan kopya bile olsa o dükümanları öyle yazmanın memlekete de bir faydası olmaz.

Her tarafın gerekli gereksiz böcek ilacına bulandığı ortamda zaten doğal düşman da kalmamış durumda. Yurt dışında böyle durumlara da çare düşünmüşler. İstiyorsunuz canlı parazitleyicileri gönderiyorlar, siz de ağaçlarınıza salıyorsunuz. Bunlar çok gezenti değil, genellikle o ağaç(larda) kalıyorlar.

Son bir not. Doğal düşmanlar tozlu ortamı tercih etmiyorlar. Bahçelerin etrafında tozlu yollar vb. varsa buralardan ağaçlara toz kalkmasını önlemek için asfalt kaplayın deniyor. Bu sebeple kabuklu bit ile enfekte olmuş ağaçlarda kaolin kullanmak faydalı nüfusunun artmasında bir engel olabilir. Bulaşıklık sonlandırılıncaya kadar kullanmamak daha iyi olabilir.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön