Birkaç ay önceydi. Tedavi sonrası, hastane dönüşü... Yorulunca soluklanmak için uğradığım yolumun üzerindeki bir tanıdığın evi. Uzun süredir uğramamışım belli ki! Yoksa salonun köşesinde tavana değmek için çabalayan o kocaman süt ağacı kaçmazdı gözümden, mutlaka dikkatimi çekerdi. Tesadüf bu ya bu teyzenin benimle yaşıt olan kızı da annesini ziyarete gelmişti. Ben ileri atılıp minik bir çelik isteyince kızı:
-Tamam işte, sen bana da al bir çelik. Ben istiyorum, annem vermiyor. Benim için de bir tane dikmiyor. Yapsan yapsan sen yaparsın bu işi!
Görünen o ki, süt ağacımız çok değerliydi. Neyse ki çok nazlanılmadan kaptık iki tane çeliği... Mutlaka tutmalıydı bunlar şimdi, yoksa tekrar istemeye de yüzüm olmazdı ki!
İki gün kuruttuktan sonra bizim çelikler saksılara yerleşti. Keyifleri de pek yerindeydi.
.............
Maalesef benim o arada tekrar hastaneye yatmam onlar için hiç iyi bir haber değildi. Küçücük evimizdeki yer darlığından uzun süredir kimsenin yaşamadığı alt katın balkonuna yerleştirdiğim bazı çiçeklerim (özellikle kaktüs ve sukulentler), hastane dönüşü fazla sulanma sonucu içler acısı haldeydi. Sanırım birileri yüzmeyi öğretmeyi denemiş ama onlar sudan boğuluvermişti.
Süt ağaçları kökten devrildi. Hadi bakalım; kestim bir daha çürük yerleri, yine kurutup ektim, herkese de tembihledim bir daha su dökmemelerini.
Kardeşi evine gitti. Benim kızım ise hala keyifle büyüyor, seviyoruz birbirimizi...
