View Single Post
Eski 08-11-2012, 19:28   #2
Ben fakir
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 07-11-2012
Şehir: Kocaeli, Avşa Adası
Mesajlar: 1,142
Emeklilik Serencamı

Otuzbeş yıllık didinmeden sonra, sekiz yıl süren bir de emekliliğe hak kazandın – kazanmadın kavgası yaptık emekliliğe gerekli resmi organlarla… Sonunda kazandım ama, ben de benlikten geçtim doğrusu!..

Ben çalışma krizinde iken, Hanım Sultan, sağ olsun, iki karış toprak almış otuzbeş yıldan beri çocuklarla birlikte okullar kapanır kapanmaz götürüp terk ettiğim o kara parçasında.

Kara parçası demem şaşırtmasın sizi, Marmara Denizinin ortasında bir ada burası… Güneye bakan cephesi oldukça tanınmış bir turistik bölgedir. Bizim beğenip kaldığımız kuzeydoğuya bakan köy ise, sürekli poyraz aldığı için, tatilciler tarafından pek tutulmayan bir yöredir. Diskosu yoktur ki gürültü olsun, poyraz durmaz ki sıcak bunaltsın. Koca yılda birkaç gün esen güneyli rüzgarları da, o kadar kusur kadı kızında da olur diyerek sineye çekince tüm şartlar bana uyuyor ki, nasıl!..

Fazla uzatmadan anlatmaya çalışırsam, oniki yıl önce bir kulübe kondurduk bizim arsaya. Kulübe demem, küçüklüğü ve sadeliği nedeniyle… Bir oda ve açık mutfaklı bir oturma bölümü var. Önlü arkalı açık balkonların yüzölçümü kapalı bölüme neredeyse eşit. Hanım Sultanla ikimiz sığıyoruz da, gelen konukların gece rahat etmeleri zor doğrusu!..

Beşyüzelli metrekarelik bahçe tam bana göre… İstediğim şekilde hevesimi alabilmeme yetiyor. Belli belirsiz bir eğime sahip kum karakterli bahçede baş roldeki iki sanatçı, ayrık ve kanyaşı denen işgal kuvvetleri!.. Bu ikisiyle bitmez tükenmez savaşım sayesinde fizik gücüm gerçekten harika!.. Elli yıl aralıksız içtiğim günlük dört paket sigaramı bile bu ikisine karşı feda ettim; artık içmiyorum, ve aramıyorum!..

Kumlu özelliği sayesinde ilkbaharda toprağı işlemek çok kolay da, ekimden sonraki her sulamanın ardından kaymak kırma işlemi ihmal edilirse bir süre sonra o toprak kerpiç gibi sertleşiyor ki, işlemek ne mümkün…

Domates ve biber ile aramız iyi, ancak söz gelimi bir patlıcan ile aramız hiç olmadı. Sürekli rüzgar nedeniyle fidan boy alamıyor, iki karışı geçmiyor bir türlü. Eh bu cücenin yaptığı meyveyi büyütebilmek için altına çukur kazmak lazım ki, meyve yere değmesin! Olacak iş değil tabii, zaten patlıcan sevmem deyip kaytarıyorum.

Kavun karpuz sevdi bizi, karga ve saksağanlar ile kaplumbağalar da onları!.. Meyveyi korumak için üstlerine küçük gözlü balık ağından tente gerip kenarlarını toprağa verdim; her hafta birkaç kamikaze özentisi kuş ile meyveye bel kündesi çekme heveslisi kaplumbağayı dolaştıkları ağdan kurtarmak zorunda kalıyorum.

Yıllardır süren ayrık savaşında hep yenik düştüm. Ne kadar iyiyim desem de, günler bedenimi yokuş aşağı ittirip durduğu için, bahçe işlerinin fazlasından da emekli olmaya karar verdim vermesine ya, şu ayrığa iyi bir ders vermeden meydanı terk etmeye de onurum el vermiyor.

Sonunda buldum!.. Ayrığı kendi oyunu ile yenmenin yolunu buldum. Ayrığın en dayanaklı çim alt yapısı olduğunu duymamla işi bitireceğime inandım.

Bu geçtiğimiz yaz, bir çim biçme makinesı, bir de kenar makinesı ile geldim buraya… Unutmadan bir de yelpaze gibi iki tarafa dönerek kare şeklinde bir alanı bitkilere şiddetli bir basınç vermeden sulayan alet vardı yanımda…

Her akşam sulama ve haftada bir biçme ile olayı yavaş yavaş ele geçirmeye başladım. Yazın sıcağında yöre kupkuru olduğunda benim bahçe kendini yeşilliği ile göstermeye başladı.

Seneye ilkbaharda ilk biçme sonrası çim tohumu saçarak ikinci kademeye geçeceğim de, ayrık ile en iyi uyum sağlayacak çim türünü henüz bilmiyorum. Her türlü tavsiyeye açık olduğumu saygılarımla bilgilerinize sunarım.

Ben fakir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön