Araçlar

Bookmark and Share




Çınarlar, krallardan uzun sürer!



Memleketin büyük, mühim, ciddi meseleleri var. Türban krizi var, nur topu gibi. Ekonomik göstergeler var, rengarenk "rakkam" dereleri gibi akar ekran kenarından. Gasp oranında yüzde yüz artış var. "14 Şubat Kararları" var: Âşık olunacak, en pahalı hediye alınacak, tüketime yumulmayanı Allah çarpacak. Toplumsal ruh halini gösteren şu araştırma var sonra: En önemli sonucu, kriz sonrası koşullara "eyvallah" eden bir Türkiye'yi gösteriyor. Araştırmaya göre -daha sonra bu konuya girişeceğiz, ayrıntısıyla- insanlar daha iyi bir hayatı istemekten korkuyor. Daha az maaş, daha az sosyal güvence ile çalışan insanlar "Bir işim var hiç değilse" diye sindikçe siniyor. Sonra mesela, IMF'yi seven tek hükümet bizimkisi kaldı. Ekonomi tanrıları Lula'yı korusun; Brezilya da IMF'nin yüzüne kapıyı çarpıp çıktı. Helal olsun!

'Ah' çekti mi?
Neyse... Bütün bunların içinde, ortasında bir yerinde değil, tamamen kenarında, görünmeyen bir köşesinde, Bursa'da önceki sabah bir elektrikli testere sesi duyuldu. Karacabey ilçesinde Adliye, Mal Müdürlüğü, Vergi Dairesi, İcra Müdürlüğü, Sulh Hukuk Mahkemesi ve Baro binası aynı avluya bakıyordu. Avluda bir çınar, o güne kadar kırk yaşındaydı. Elektrikli testere deyince etine bağırdı mı acaba? Tek başına bir testere bu kadar çok ses çıkarabilir mi? Çınarlar da belki, etlerine değildiğinde keskin metal, boğuk, tiz, ahşap bir "Ah!" çekiyordu...
İnsanlar, muhtemelen böyle oldu, binalardan koşup geldiklerinde Kaymakam Mehmet Kaya'yı gördüler. Çınarı öldürürken askerleri, düşmanın ölümünü görmek için çınarın başında bekliyordu... Çünkü "Kuşlar ağaca konup yerleri pisletiyordu"! Gelenler, çınarın tarafını tutanlar, muhtemelen inanamadılar duyduklarına. Yeryüzünün diğer sakinlerinin yaptıklarının insan tarafından "pislik" ilan edilip ortadan kaldırılmasına, böyle bir çabaya inanamadılar. Oysa kuşlar ve çınarlar, kuşları çağıran çınarlar ve çınarları arayan kuşlar "titiz" kaymakamdan önce de vardı, tarihin başından beri; kaymakamdan sonra da olacaklar, tarihin sonuna kadar. Biri dedi mi acaba içlerinden: "Bu kadar mağrur olma sayın kaymakam, senden büyük çınarlar var!"
Benzer bir şeyler demiş olmalılar ki, çınardan sonra kurşuna dizilmek üzere bekleyen dört ağaç kurtarmış canını mağrur kaymakamdan.

Ne zaman kesilebilir?
Ağaçları kesebilenleri anlamadım hiç. Hele ihtiyar olanları. Senden önce oradaydı o, senden sonra da olacak. Dedelerinin dedeleri önünden geçti onun, biri onun yanında birini sevdi, cinayetler, darbeler, yürüyüşler, ikindiler, soluklanan yaşlı kadınlar gördü. Sarhoşun biri en kederli cümlelerini söyleyerek dibine işedi. Bir genç adam şehri terk etmeden önce sırtını dayayıp şehre lanet etti... Bu kadar büyük bir hayatı sonlandırma pervasızlığı... Bunu anlamıyorum ben. Ağaçları kesenlerin zamana saygısızlığını... Kavrayamıyorum.
Bir çınar ancak intihar etmek istediğini söylerse kesilebilir. Çınarlar bazen orta yerlerinden boşalıverirler. Tıpkı eli ayağı boşalan ihtiyar adamlar gibi eğiliverirler. Beli, gövdesini taşımayan kadınlar gibi yere doğru meyil ederler. Artık ayakta durmak istemediklerinde çınarlar, ancak o zaman, saygıyla toprağa verilmeliler. Bir küçük çocuk şımarıklığı ile yoksa, bir ergen kadir bilmezliğiyle sonlandırmak bir çınarı... Benim tanrım işte ancak böyle şeyleri günah sayar. Çünkü çınarlar, bütün krallardan uzun sürer.

Ece Temelkuran / Milliyet

Kaynak: http://www.milliyet.com/2005/02/14/y...emelkuran.html
13-04-2005
Yazılım vBadvanced CMPS, Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024